İstanbul’ da yaşadığım kısa zaman diliminde Beşiktaş’ ta ikamet edip, Moda’da çalışmak ve bu nedenle vapur + tramvay ile işe gidip gelmek gibi bir lükse nail oldum. Zira nice yazara ve şaire ilham yuvası olmuş bu şehirde, kara yolunda sabah-akşam akıl almaz bir trafik içinde en az birer saat geçirmenin yaratıcılığı desteklemesi pek mümkün değildi. Bense bu zamanı; çeşit çeşit insanı, denizi, martıları izleyerek, tüm sesleri senfoni orkestrasının enstrümanları gibi nota nota duyarak geçirebiliyordum.
Yolculuklarımdan birinde tramvayın karşılıklı duran koltuğuna bir ‘beyefendi’ oturdu, selam vererek. Mevsimine göre zarif, abartılı olmayan şıklıkta giyiminden, kendine ve çevresine özeni belli olan ileri yaşta bir beydi kendisi. O zamanlar hayatta olan babamdan büyük olduğunu tahmin etmiştim ki, haklıydım. 83 yaşındaydı ve bu bilgi hakkında öğrendiklerimin kırıntısıydı...
Emekli makine mühendisiydi ‘beyefendi’. Yurt dışında eğitim görmüş, döneminin güçlü firmalarında çalışmış, evlenmiş çocukları olmuştu. Onların da hatırı sayılır eğitimleri ve kariyerleri vardı.
Yanımızda ayakta duran genç kızlar; oturamamaktan, tutunmak zorunda oldukları için telefonlarıyla yeterince meşgul olamamaktan ama en çok zerre kadar ilgilenmedikleri sohbetten oldukça sıkılmışlardı. Nefes alışlarından ve bakışlarından anlaşılıyordu ama bu anlayış karşılıklı değildi. Kadıköy- Moda hattını tamamlarken yakaladığım bir boşlukta ayağa kalkarak:
‘Affedersiniz, ben bu durakta inmek durumundayım. Size iyi günler dilerim’ dedim. Beyefendi şöyle cevap verdi:
‘Size de iyi günler ve BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.’
Anlatılan her şey gurur ve heyecanla, dolu dolu yaşanmış bir hayata dairken, teşekkürün bu kadar hüzünlü olması tuhaftı.
Aklımızda bin bir soru ve sorun, hayatlarımızda onca program ve telaş varken bir başka hayatı dinlemek zordur, biliyorum. Dert anlatmayı alışkanlık haline getirenleri dinlememeli zaten. Ama özellikle sonlara doğru, hikayesini anlatmak, takdir edilmek, varlığının hala anlamlı olduğunu hissetmek için bunu kendi sesinden duymak isteyenlerden, hele bunu zarafetle yapanlardan (zamanınız müsaitse) gözlerimizi ve kulaklarımızı esirgemeyelim olur mu? Çünkü er ya da geç aynı ihtiyaç tüm ihtişamıyla bizim de karşımıza dikilecek.
Sizlere iyi günler diliyorum ve BENİ OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
Yorum Yazın
Facebook Yorum