‘Tadımız kaçmasın’
‘Ağzımızın tadı bozulmasın’
‘Tadında bırakalım’…
Benzeri birçok ifadede huzur, keyif, muhabbet, sağlık, kararında olmak anlamlarında kullanılan ‘tat’ sözcüğü gerçek anlamda lezzete karşılık gelir. Ancak ne yazık ki türetilen ‘tatlı’ kelimesini duyduğumuzda gözümüzde şeker içeren türlü gıda canlanır. Tüketildiğinde kısa süreli bir keyif durumu yaratabilecek olan şeker ve karbonhidrat, aslında uzun vadede ne sağlık ne de huzura işaret eder.
‘YOK’ luğu deneyimlemenin, anlamanın, anlaşmanın, nefsi kolay olan celalden zor olan cemale alıştırmanın, paylaşmanın, kıymet bilmenin, şükretmenin ayı olan ramazanın sonunda ‘VAR’ olmanın, var olanları kutsamanın ve kutlamanın zamanına eriştiğimiz bayram, ne ara ‘şeker ve tatlı’ tüketme bayramına evrilmiştir bilinmez ama huzur, keyif, muhabbet, sağlık, kararında olmak anlamındaki ‘tat’ ile arasının açıldığı bir gerçektir.
Vaktiyle zor ulaşılan bir lezzet olan şeker(doğal meyve kaynaklı) ile yerleşik hayata geçen insanın temel besin maddesi olan buğdayın veya sütün bir araya gelmesiyle oluşan tatlılar, değerli olması dolayısıyla paylaşma ve kutlama için uygun bulunmuş olsa da günümüzde dönüştüğü durum, sağlık açısından pek iç açıcı değildir. Endüstriyel seri üretimin ve rant kaygısının getirisi olan hatalı üretimler bir yana, kimyasal olarak başından beri insan bedeninin fabrika ayarlarına (Prof. Dr. Sinan Canan’a selam olsun) aykırı olan gluten ve glukoz, geleneksel ikramımızı bir çeşit ‘zehir’ e çevirmekte ve biz hala çocuklarımızı doğru davranışları için ödüllendirirken yada sevgimizi gösterirken şeker kullanmaktayız…
Çok düşük bir miktarı hayatı ihtiyaçları karşılayabilecek olan şeker (sebze ve meyvelerle karşılanabilecek kadar), rafine, özellikle dönüştürülmüş ve konsantre edilmiş halleriyle türlü hastalığa zemin hazırlayan, sinsi bir bağımlılığa yol açan, tehlikeli madde. Dolayısıyla gıda olarak da ifade edilemeyecek durumda. İlk deformasyonu insülin direnci geliştirmek olan şeker formları, zamanla hormonal dengenin ve hücre yapısının bozulmasına yol açarak tüm sistemimizi altüst edebiliyor.
Güzel bir bayram gününde ‘böyle bir konuya girmenin ne alemi vardı?’ diyebilirsiniz, haklısınız. Ancak Can Yücel üstadın dediği gibi;
Nefes almak bayramdır mesela
günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan…
Görmenin
nasıl bir bayram olduğunu
karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık…
Sızlamayan her organ,
hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır elden ayaktan düşmemek,
zihinden öce bedeni kaybetmemek,
kurda kuşa yem olmayıp
‘çok şükür bugünü de gördük’ diyebilmek
Sağlık ve huzur ağzın en güzel tatları. Sevinciniz daim, muhabbetiniz müebbet olsun.Keyfiniz tadında, bayramınız kutlu olsun.
Yorum Yazın
Facebook Yorum