Türkiye’de gazeteler birer birer kapanıyor, maddi kriz ve aşırı fiyat baskısı çaresiz bırakır yılların gazetecilerini, yerel gazeteciler ekonomik ve sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Toplumun onlara karşı olan manevi ve maddi borcunu hatırlatma zamanı geldi. Gerçi sahip çıkılmadı ki bundan böyle de çıkılsın..
Yine binlerce basın emekçisi işsiz kalıp sokaklara dökülecek.. Dökülecek ama kimin umurunda ki..Çünkü öyle isteniyor.. Hükümete yandaşsan kazanırsın değilsen yok olursun..
Bu bir ağlama yazısı değildir. Öncelikle yazıya böyle başlamayı uygun buldum. Çünkü ağlamak bir yere kadar iç rahatlık anlamında çözümdür ve bana göre de faydalı bir şeydir. Gözyaşları ruhu temizler. Bu temizliği de abartmadan dönem dönem yapmak gerekir. Gazeteciler ağlıyor. Hatta gazetecilerin artık anası ağlıyor. Sık sık gazeteci sorunlarını kaleme aldığımdan çok eleştiri alıyorum: “Herkesin derdi var kardeşim. Beğenmiyorsan başka iş yap.” Bu tavsiye cümlesi. Kendi adıma konuşmak gerekirse, bu işi yapmak için 45 yılı aşkın süre önce başka bir işi bıraktım. Oldukça da yüksek gelirli bir işe veda ettim. Yazmak, gazete kokusunu ciğerlerinin her gözeneğinde hissetmek, harf dizerek haber yazmak eskiden benim için bir hobi iken şimdi mesleğim oldu. Mesleği de gazeteci duayen güzel rahmetli abilerimden öğrendim. Ben mektepli değilim alaylıyım. Mektepli olan arkadaşlarımız o dönemlerde ya bir yerlere mesleğinin dışında müdür yada emniyet mensubu oluyorlardı o imkan vardı o zamanlar. Şimdi sayıları artan mektepli kardeşlerimiz sanmasınlar ki gazetecilik mesleği cazip gezip, tozup, para kazanacağız...Moralleri bozulmasın ama gerçekler saklanmamalı diye düşünüyorum..
Mesleki konularda artık iş bulmak çok zor..Gazetecilik ciddi anlamda tutkudur. Haberin içine girmek, yandaş medyanın (ne tarafa yandaş olursa olsun fark etmiyor) gözünüze soktuğu yalan haberi tersten okuyabilmek, 2. Dünya Savaşı’ndan kalma Joseph Goebbels yöntemlerini anlamak, satır aralarını görmek, ileri kestirim yapabilmek, gazeteciliğin temel yetenekleri arasındadır. Bunun okulla falan da ilgisi yoktur. Nice ilkokul mezunu gazeteci tanıdım, İletişim fakültesinde ders veren doçente (mesleki anlamda) pabucunu ters giydirir. Dolayısıyla gazetecilik tıpkı heykel ya da resim yapmak gibi bir yetenektir. Elbette her ressamın aynı olmadığı gibi gazetecilerde de farklılıklar mevcuttur. İki-üç gündür gazeteci büyüklerim ve kardeşlerimle sık sık bir araya gelmeye çalışıyor ve mesleğimizin onların şimdiki sorunları ile bizim zamanımızdaki 1980’li yılları masaya yatırıyoruz... Çözüm üretme noktasında da elimizden geleni yapmak için el birliği yapsak da çözümsüzlük galip geliyor. Çoğu gazeteci arkadaşlarım başta ekonomik ve sağlık sorunları olmak üzere büyük bir yaşam mücadelesi içinde. Kiminin koca koca marka değeri olan patronları sigortalarını yatırmamış, kimi aylarca maaş alamamış. Kiminin önüne fırsatlar çıksa da Mersin’de kalmayı tercih etmiş. Kimi ise sadece o günü kurtarmak adına ne varsa harcamış. Yaşam mücadelesindeler.
Elbette içlerinde durumu oldukça iyi olanları da yok değil. Onların beyin kıvrımları biraz daha iyi çalışmış ve fırsatları iyi değerlendirmiş. Ben hem emekliyim hem de emekçi. Dostlarım hariç hiç kimseden de maddi talebim olmaz. (Yani sizden hiç maddi talebim olmamışsa muhtemelen dostum da değilsinizdir...!) Konuya dönecek olursak, şehirde yaşayan ve hayatını size haber vermekle geçiren, yıllarca gözünüz kulağınız hatta diliniz olmuş yerel gazetecilerin “artık devri bitti” deyip bir kenarda unutulması açıkçası içimi yakıyor. Sizlere sesleniyorum atanmış ve seçilmişler; haberlerinizi yapan biziz, sizleri tanıtan biziz ama sizler bizlerin mesleğini sadece önemli gazeteciler günlerinde “yanınızdayız destekçiniziz” diye açıklamalarla hatırlıyorsunuz. Bu gazeteci abilerimiz, ablalarımıza ve kardeşlerimize borcumuz var. Ve dönem bu borçları ödeme dönemi. Yerel TV sahipleri, hepsinin tuzu kuru mu kuru, çünkü sermaye patronular.. Her belediyenin maddi yardımları onlara akıyor..
Atanmış, seçilmiş ve iş adamlarımıza sesleniyorum emekçi meslektaşlarımız Bu dünyadan göçüp gittiklerinde “vah vah iyi adamdı, iyi gazeteciydi ” demek yerine şimdi onlar size “iyi adam” desin. Ellerinizi uzatın. Korkmayın. Kentin halen yaşayan tarihi olan yerel gazetecilerin sizlere ihtiyacı var. Hem maddi hem de manevi…
Unutmayın “SÖZ UÇAR YAZI KALIR”...
Yorum Yazın
Facebook Yorum