Üstad İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası kitabı; adıyla başlayıp, zaman zaman gerçek ve üstü arasında gidip gelen vukuat ile 21. yy bilimkurgu senaryolarının 17. yy İstanbul’unda eski Türkçe anlatımı gibidir. Beni tek kelimeyle büyüleyen eserin finalinde Uzun İhsan Efendi’nin, ismiyle müsemma oğlu Bünyamin’e itirafı ile nefis bir yemeğin üstüne gelen tatlının hafif, doyumsuz lezzetini alırsınız. (Cümlelerimi uzun bulan okurlara tavsiyem bir de kitaptakilere göz atmalarıdır:)) Hülasa, ‘Bazı insanlar hayatı yaşar, bazıları şahitlik eder’ sözünden hareketle, kendi bakış açısıyla korkakça bir seçim yaparak bulunduğu yerden hiç ayrılmayan bir babanın, oğluna yaşam yolculuğunda rehberlik etmek üzere peydah ettiği bir hayal aleminden derlediği atlas vardır ortada. Seyirci kalmayıp yaşaması, babası dahil birilerini ve bir şeyleri geride bırakması, yola çıkması ve istediğinde geri dönecek gücü kendinde bulabilmesi için.
3 Şubat Cumartesi akşamı annem ile Hayalicinas Tiyatrosu’nun ‘Bir Mavi Alevdi Özgürlük’ adlı oyununun prömiyerindeydik.2022 Eylül ayında oyuncu ekibine dahil olma şansı bulduğum güzel insanlarla bir arada olmanın mutluluğu yanı sıra, ‘küçücük bir kadının, kocaman bir sahneyi doldurması’ ndan aldığım keyfi hatırladım. Tevfik Dinç imzalı tek kişilik oyunda; güç, şiddet, özgürlük, yalnızlık, sevgi, haksızlık, bağışlama, gurur vb kadının gördüğü ve gösterdiği birçok duygu ve olgu vardı. Her biri dev puntolu birer başlıktı ancak biri, o akşam özel bir koltukta oturuyordu benim için.
Yalnız yaşayan ve çoğunlukla evinde vakit geçiren emekli öğretmen, internet yoluyla ulaşabileceği aktivitelerden söz ediyordu. Dünyayı aktarılan görüntülerle gezmek, film seyretmek, kitap okumak ya da dinlemek, alışveriş yapmak, hatta çeşitli konularda eğitim almak… Ekran yoluyla tatmin olamadığı tek deneyim ise bir tiyatro oyunu izlemekti. Çünkü anlıktı. Oyuncunun aslında boşluğa bakan gözlerini size çevirdiği anı bir kameranın aktarma olasılığı yoktu. Diğer koltuklardaki seyircilerin nefes alışlarının değiştiğini, gözlerinin ıslandığını anlayamazdınız orada olmadan.
Uzun İhsan Efendi’nin ‘yaşayan ve izleyen’ ikileminin eridiği tek yer olan tiyatro sahnesinin önünde ve arkasında bulunabilmenin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Tüm eziyetine rağmen bu ülkede oyun sahnelemeyi vazgeçilmez kılan bu olmalı. Tabii bir de hayranlık ya da en azından minnet dolu alkışlar…
Değerl tyatro sanatçısı Levent Ülgen- ki kendisi ODTÜ Fizik Hacettepe Sahne Sanatları mezunudur - bir konuşmasında:
'Br seçim yaptım. Tek kişi kalmak yerine kraldan dllenciye, bin bir kişi olmayı seçtm. Ve asla pişman olmadım.' Diyordu. İy ki varsınız. Kuliste ve seyirci koltuğunda karşılaştığım tüm karakterler; atlasları çizenler, hayata davet edenler…
Ve PERDE!
Yorum Yazın
Facebook Yorum