Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin bu yıl sergilediği eserlerin her biri kült ve öyle özlenen eserler ki opera bileti bulmak son derece zor. Hep öyleydi ama en azından tek bir boş yere hasret kalmak da biraz fazla. Kişisel olarak bakınca çok üzücü, sosyolojik açıdan bakınca oldukça mutluluk ve gurur verici… Mersin’imizde sanatsever çok, bilhassa opera izleyicisi bu noktada kendini gösteriyor.
11 yılın ardından kentimizde tekrar perde açan “Fındıkkıran” çok büyük bir ilgi uyandırdı. Eminim daha önce çoğu kez gitmiş olan ve ilk defa gidecek çok fazla izleyici var. Ancak biletler çok kısa bir sürede tükendi. Hatta ayın başında, son haftalara kadar bir tane bile bilet kalmadı. Buna tabii ki tepki göstermiyorum. Çok da güzel bir şey ama isteyen herkesin izleyebilmesi adına daha sık oynanmasını diliyorum.
Elbette ki sadece “Fındıkkıran” değil bu yıl gördüğüm tüm operalar bir o kadar iyi eserlerden seçkilerdi. Temsiller çok başarılıydı. “Evita” ve “Saraydan Kız Kaçırma” adlı temsilleri izleme şansım oldu. Sahne düzenlemelerindeki başarıdan tutun sanatçıların performansı ve orkestranın kalitesi, tekrar tekrar izleme isteği uyandırıyordu. Tabii bu özelliklere opera binamızın da Türkiye’deki en iyi opera binalarından biri olduğunu ve sırf bu iş için özel dizayn edilmiş olduğunu belirtmezsem eksik kalır. Eminim ki şubat ayında izleyebileceğim “La Boheme” için de aynı şeyleri söyleyeceğim. Keza ona da ocak ayının başından ancak şubat için yer bulabildim.
Yoğunluğun sebebini irdelediğimde; bizzat gözlemlediğimse operalara sadece Mersin’den katılım olmuyor. Aynı zamanda ilçelerden de geliyorlar. Bu sebeple operamızın, halkın talebi doğrultusunda daha sık temsil yapması gereklilik haline gelmiştir. Keşke kentimizde ve ülkemizde tek derdimiz bu olsa dediğinizi duyar gibiyim ama dertlerimiz sadece bunlar olana dek sanatla beslenmeye devam etmekte fayda var.
Yorum Yazın
Facebook Yorum