İnsanın en zorlandığı şeylerden biri, hatasını kabul etmektir. Yanıldığını, kalp kırdığını veya haksızlık ettiğini itiraf etmek; bunlar nefse en ağır gelen durumlardır. Çünkü kabul etmek, aslında nefsimize bir başkaldırıdır. Kişi hatasını kabul ettiğinde, benlik tahtından inmek ve gururunu bir kenara bırakmak zorundadır.
Nefis, insanda kendini üstün görme, her zaman haklı çıkma arzusuyla beslenir. Bu arzu, insanı yanlış yapmaya, başkalarını kırmaya, haksız davranmaya sürükler. Ancak nefsin bu tutkusu, insanın gerçek değerlerine ve erdemine aykırıdır. İşte tam bu noktada, hata yaptığını kabul etmek, nefsi dizginlemenin ve ona karşı gelmenin en büyük adımıdır.
Nefsine yenik düşmeyip hatalarını kabul eden kişi, aslında kendi benliğine karşı verdiği mücadelede zafer kazanır. Çünkü nefsine boyun eğmeyen insan, Allah’a daha yakın olur. Onun emrettiği adalete, doğruluğa ve tevazuya yaklaşır. Bu sayede insan, yalnızca kendisiyle değil, çevresiyle de barış içinde yaşar; ilişkilerindeki güven ve samimiyet artar.
Özellikle günümüz toplumunda, insanlar arasındaki anlaşmazlıklar çoğunlukla benlik kavgalarından kaynaklanır. Birçok kişi hatalarını kabul etmekten kaçınır; bu, karşı tarafa güçsüz görünmek veya özsaygısını yitirmek anlamına geldiğini düşünür. Oysa ki, hatalarını kabul edebilmek bir güç, bir erdem göstergesidir. Bu güç, insanın kendini tanımasından ve nefsiyle olan savaşını kazanmasından gelir.
Sonuç olarak, hatalarımızı kabul edebilmek, kendimize ve çevremize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek anlamına gelir. Nefsimize ağır gelse de, hatalarımızı kabul edip telafi etmeye çalışmak, bizi daha olgun ve erdemli insanlar yapar. Nefsine başkaldırarak hatalarını kabullenebilen her insan, gerçek bir zafer kazanmıştır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum