Hayatlarımıza, evlerimize, eşyalarımıza, dolaplarımıza bir bakalım…
Her şeyden ne kadar çok var. Tüketim çılgınlığından oldukça etkilenmişiz gibi görünmüyor mu? Gerçekten ihtiyacımız olan olmayan her şeyden almışız.
Evlerimiz eşya ile dolu, kullanmadığımız koltuklar, sehpalar, evimizi süslesin diye vitrin içinde öylesine sakladığımız bardaklar, fincanlar…
Kıyafet dolabımız da bir o kadar dolu. Gidip hep aynı renkten hep aynı modelden almışız değil mi? Onca şeye sahipken farklı bir yere gideceğimizde de bir şeyimizin olmadığından şikayet ediyoruz.
Yatılı misafir gelir diye bir kenarda bekleyen yorganlara, bol bol battaniyelere ne demeli.
Misafir için alınıp hemen hemen hiç kullanılmayan yemek takımları, çatal bıçak kaşık takımları, kristal bardaklar yani kullanılıp eskimeden tarih olanlar.
Evet durdukları ve oldukları için teşekkür ederken, ya bunların bitmeyen temizliği… Bizlerin yazlık-kışlık temizlik dönemleri vardır. Her şey yerinden kalkar ve temizlendikten sonra yeniden kullanılmamak üzere beklemeye alınır. Bitmeyen iş yüküdür bu insana… Günlük rutin temizlik sırasında da zaman harcatıyor bu kadar kalabalık. Hayat kısa ve bu kadar çok eşya benim istediğim gibi yaşamama engel olduğunun ne kadar farkındayım demeden edemiyorum.
Şimdi soruyorum…
“Bir gün lazım olur” diye sakladığımız bu eşyalar gerçekten bir gün lazım oluyor mu?
Emin olun olmuyor. Kendi evimde gereksiz olan kullanmadığım her eşyayı ya ihtiyacı olana verdim ya da attım. Bunun içine kıyafetler, yorgan, tabak, fincan dahil… Bu arada misafir gelir diye alınan tabak, çatal ve fincanların hepsini kendim kullanıyorum. Sonuçta bu hayatta esas misafir benim. Kaç yıl sağlıklı, dolu dolu ve kahve içtiği fincanın zarafetinden zevk alarak yaşayacağım ki.
Bu arada bir eşyayı veya bir kıyafeti 6 ay içerinde kullanmıyorsam bir daha da lazım olmuyor.
Şimdi bakıyorum eve, mutfağa dolaplara her şey hafiflemiş durumda işim daha çabuk bitiyor.
Bunları yaptıktan sonra hayatımdaki insanlara sıra geldi. Onlara da baktım. Hayatımda beni üzen, enerjimi gereksiz yere çalan, iş disiplinime uymayan, takdiri ve teşekkürü bilmeyen herkesin listesini yaptım. Çıkmam gereken ortamlardan çıktım. Hayatımdan çıkarmam gerekenler için gerekli müdahaleleri yaptım tabi böyle şeyler birden bire olmuyor. Zaman içerisinde hayatımda evim gibi sadeleşti.
Bununla birlikte ya kafamın içi de sakinleşti.
Hepimizin onlarca sorunu var. Düşünülmüş çözüm bulunamamış, askıda kalmış, ötelenmiş…
Hayatımdaki fazla eşya ve fazla insan problemini çözünce, esas beni üzen, kafamı meşgul eden ya da üretmem gereken konulara eğilebildim. Beynimin içindeki beni durduk yerde üzen sorunları da olması gereken şekilde çözünce; daha bir mutlu, sakin, özünü ve ne istediğini bilen biri haline geldim. Hayatımdaki gereksiz pürüzler kalkınca olduğum yerden, baktığım denizden, yaptığım işten daha fazla keyif alır hale geldim. Mutluluğun eşyada, kişilerde değil de özünde, ürettiklerinde ve insanlığa sağladığın katkılarda olduğunu fark ettiğin de hayat daha bir güzelleşiyor. Hele bir de sağlığın yerindeyse, sevdiklerin de yanındaysa ve sağlıklıysa işte mutluluk diyorum.
Hayattaki hedeflerime daha çabuk ulaşır hale geldiğimi hissediyorum. Çünkü yaşam enerjimi istediğim yöne aktarıp doğru sonuçlar alıyorum.
Şuan kendimi, önceki hayatımla kıyasladığımda minimal yaşam içerisindeyim diyorum. Ama daha minimal yaşama yaklaşmam için daha fazla sadeleşmeye ihtiyacım var bunun da farkındayım.
Siz ne kadar dediklerimi uygulayabilirsiniz bilmiyorum. Ama insanın hayatında, dolabında ve düşüncelerinde temizlik şart!
Bayrama da az kalmışken güzel bir temizliğe var mısınız?
Saygılarımla…
Yorum Yazın
Facebook Yorum