Dünyanın neresinde olursa olsun, yaşanan olaylarda vahşet varsa ve bundan yana hiçbir şey hissetmiyorsak sorgulamamız gereken çok şey var demektir. Utanç, acı, üzüntü, korku gibi kavramları tamamen kişisel çerçevede yaşayan kişilere dönüştüğümüz bireysel çağda bir başkasının acısına kulak vermek zorlaştı. Bunların duyulması da aynı oranda zor fakat bu konuya daha sonra geleceğim.
Gündemde yer alan Suriye’deki haberlerde, “çağımıza yakışmayan” olaylarla karşılaşıyoruz. İnsanın insanı öldürmesi hiçbir çağda kabul görmemeliydi. “Küreselleştik”, “modernize olduk”, “bireyselleştik” sonra ne oldu? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığında devam ederken, bu söylemlerin sahiplerinin bir tık üstü de olaylar karşısında sevindi. Evet, insanın dili varmıyor ama içinde bir zerre insanlık kalmamış olan kimselerin Suriye’de katledilen sivil halkın, sırf Alevi olduğu gerekçesiyle sevindi. Bir yandan da katliama kılıf uydurmaya çalışanlarla yalanlayanlar var.
Akıl ermez bir şekilde katliama tepkisiz kalanlar da en az katliamın failleri kadar kınanmalı. Siyaset uzmanı değilim, malumatım yetersiz ama konunun toplumsal boyutuyla değerlendirdiğimde tepkisizlik beni korkutuyor. Tepkiden kastım sosyal medyada “Suriye’de Alevi Katliamı var” diye hazır paylaşımları profiline koyup ardına eğlenme mekânından fotoğraf paylaşmak değil. Ateş tabii ki düştüğü yeri yakıyor. Buradaki esas konu o ateşin dumanı seni nasıl boğmuyor? Kaldı ki o ateşin ne zaman nereye düşeceği de belli olmaz. Bu vahşetin esas tetikçisi kim? Kimlere ve neye hizmet ediyor ya da kimlere daha yakın diye düşünmedikten sonra istersen arka arkaya o hazır gönderileri paylaş, hiçbir faydası yok.
Söz konusu utanç hakkında yeterli bilgiyi alabiliyor muyuz bir de bunu sorgulamak gerekir. Şimdiye kadar sivil halkın çok yakın mesafeden vurulduğunu, bölgede elektrik su gibi elzem ihtiyaçların bile sağlanmadığını ve haksız yere insanların vahşice öldürüldüğünü biliyoruz. Bildiklerimiz sadece ama sadece bu kadarı. Daha fazlasının neler olabileceği de varsayımlarımıza bırakılıyor. Çünkü haber alma özgürlüğüne de sahip değiliz.
Etnik ayrımcılık tamamen politik bir bahanedir. Cahili öfkeyle tıka basa doldurup kışkırtarak tahtını korumak ya da sağlamlaştırmak adına yapılan iğrenç bir zorbalıktır. Uzak ve yakın geçmişte kendi ülkemizde de yaşadığımız olayların benzerini izliyoruz ama bu demek olmuyor ki tekrarı burada yaşanmayacak. Burnumuzun dibinde olan şey umurumuzda değilken bir anda kendimizi işin içinde bulunca şaşırmayalım. Dünyanın her yerinde yapılan zulüm, herkesi ilgilendirdiği zaman bunların önüne geçmek mümkün olacaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum