“Kendin için yaratılana kendini adama” ifadesi, insanın yaratılış amacını hatırlatan ve ona yol gösteren önemli bir nasihattir. Allah (Azze ve Celle) eşyayı insanın ihtiyaçlarını karşılaması ve dünyada hayatını sürdürebilmesi için yaratmıştır. Ancak insanın varoluş gayesi, Allah’a kul olmak ve O’nun rızasını kazanmaktır. Bu bağlamda, insanın eşyaya değil, Yaratıcıya adanması gerektiği vurgulanır.
Allah Kur’an-ı Kerim’de, insanı kendi zatına ibadet etmesi için yarattığını şöyle bildirir: “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51:56). Bu ayet, insanın dünya üzerindeki asıl vazifesini açıkça ortaya koymaktadır. O halde, dünya nimetleri insanın hizmetine sunulmuş araçlardır, asıl amaç Allah’a yaklaşmak, O’nun rızasına ulaşmaktır.
Ne var ki, insanın dünyaya olan düşkünlüğü ve eşyaya bağlanma eğilimi onu çoğu zaman bu hakikatten uzaklaştırır. Mallar, mülkler, makamlar, dünya süsleri birer sınav aracı olup, insanı Allah’tan uzaklaştırmamalıdır. İslam’da dünya nimetlerinden faydalanmak yasaklanmamış, aksine helal olan nimetlerden yararlanmak teşvik edilmiştir. Ancak, insanın bu nimetlere gönlünü kaptırması, onları amaç haline getirmesi tehlikelidir. Zira dünya malı, insanın sadece dünya hayatını sürdürmesi için verilmiş geçici bir emanettir. Oysa Allah, ebedi ahiret hayatı için çalışmamızı istemektedir.
Eşyaya gönül bağlamak, insanı adeta eşyaya köle yapar. Malın, mülkün, mevkinin esiri olmak, insanın ruhunu karartır ve onu asıl hedefine, Allah’a yönelmekten alıkoyar. Dünyaya gereğinden fazla değer vermek, insanın kalbinde Allah’a olan bağlılığı zedeler. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) “Kim dünyayı severse ahiretine zarar verir, kim ahireti severse dünyasına zarar verir. O halde siz fani olanı değil, bâki olanı tercih ediniz.” buyurarak bu dengeyi hatırlatmaktadır.
Kendini eşyaya değil, Allah’a adamak, insanın hem dünyada huzur bulmasına hem de ahirette kurtuluşa ermesine vesile olur. Bu bağlamda, kalpteki dünya sevgisini azaltıp, Allah sevgisini çoğaltmak gerekir. Zira dünyaya olan sevgi ve bağımlılık, insanı kibir, haset ve hırs gibi kötü ahlaki özelliklere sürüklerken, Allah’a olan sevgi ise insana tevazu, sabır ve şükür gibi güzel hasletleri kazandırır.
Sonuç olarak, insan, eşyayı Allah’ın kendisine verdiği birer emanet olarak görmeli ve kalbini Allah’a bağlamalıdır. Dünya nimetleriyle meşgul olurken, bu nimetlerin geçici olduğunu, asıl gayenin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu unutmamalıdır. Kendini eşyaya adayanlar, ruhlarını dünyaya satarken; kendini Allah’a adayanlar, ebedi huzura kavuşacaklardır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum