İmece kültürü, bizim coğrafyamızda halkın kaynaşmasında, birlik ve beraberliğin sağlanmasında, yardımlaşmada, kederi ve sevinci paylaşmada hep vesile olmuştur. Köyün bir sorunu giderilmeye karar verilmişse, köyde bulunan herkesin işleri el birliği ile yapmasıdır. Atasözümüzde de var: “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.”
Sadece köyde değil, mahallede, apartman komşuları arasında da imece yapılır. Çocukluğumda köydeki iş birliğine (adının imece olduğunu sonra öğrendim) şaşar kalırdım, hoşuma giderdi.
Okullar açılacağı hafta şehre gelme hazırlıkları başlardı. Kadın erkek toplanır, bulgur kaynatmaya başlarlardı. Belirli yerlere ocaklar kurulur, üzerinde kocaman bakır kazanlar. Buğdaylar doldurulur, fokur fokur kaynamaya başlayan kazanları takip ederdik. Hangi kazanın buğdayı piştiyse, tertemiz kocaman bezlere serilince hemen koşar, sıcak sıcak yerdik, hediği. (Kaç ev imece yapacaksa, o evlerden bezler de getirilirdi.)
...teyze, — Annemin selamı var, akşama bize kuskus yapmaya gelecekmişsiniz, varsa büyük leğeninizle.
...teyze, — Annemin selamı var, akşama bize pekmez çalmaya bekliyor, varsa leğeninizle. (Leğene konulan pekmezin içine bir şey koyup ellerle sürekli şapır şapır yaparak beyazlanana ve muhallebi kıvamına gelene kadar devam edilen işlemin adı.)
Mahallede, apartmanda da imece usulü işler yapılırdı. Kalabalık misafiri gelecek olanlar, mantıyı birlikte kapatırlardı. Yaprak sarması da yine öyle. Hiçbir komşu emeğini esirgemez, yardıma çağrılmazsa gönül koyardı.
Yine güzel geleneklerimizden biri de “Bağ Bozumu.” Bağda olgunlaşan üzümlerin hasat edilmesi, Anadolu’nun en önemli sosyo-kültürel etkinliklerinden biridir.
Bağ bozumundan sonra kalan üzümlerin, isteyenler tarafından serbest toplanmasına “Başaklama” denir. Başaklama, konu komşunun, mahallelinin, özellikle çocukların göz hakkını alması için konmuş bir gelenektir.
Bağ bozumu zamanı gelince içim içime sığmaz. Çocukluğumda yaptığımız başaklamayı özlerim. Nerede bir bağ görsem, gözüm düşer, içine girmek için kendimi zor tutarım. Yaprakların arasına gizlenmiş, yarısını arı yemiş, yarısı hafif kurumuş üzüm salkımları benim hazinelerimdi. Arıların vızırdadığı, sarı yaprakların arasındaki küçük büyük üzümler, mutluluğumun resmiydi. En pahalı, en güzel üzümü verseler istemem. İlle de bağda kopardığım hasarlı salkımlar...
Yıl içinde doğadaki değişiklikler, tarih boyunca tüm halk tarafından tören, şenlik ve bayramlarla kutlanmıştır.
Eylül geldi, güz mevsimi gelmeye başladı. Sosyal medyada ülkenin her yerinden “Bağ Bozumu” turları ve gezileri duyuruluyor. Gidelim, doğanın bereketine teşekkür edelim. Bereketi bol olan ürünlerden alalım…
Yorum Yazın
Facebook Yorum