En'am Suresi'nin 111. ayetinde, Allah (c.c.), insanın kalbindeki imansızlığın derinliğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor: "Eğer Biz onlara melekler indirmiş olsak, ölüler kendileriyle konuşsa, bütün varlıkları karşılarında grup grup toplasak, Allah'ın dilediği dışında onlar yine iman etmezler. Ancak çoğu bu hakikatin cahilidirler." Bu ayet, inancın yalnızca gözle görülür mucizelerle değil, kalpte yer bulan bir hakikat olduğunu hatırlatıyor.
Birçok insan, inanmamak için bahaneler arar. "Eğer gerçekten Allah varsa, neden bir mucize göstermiyor?" diye soranlar, aslında kalplerinde taşıdıkları şüpheyi dışa vururlar. Oysa bu ayet, iman etmenin kalpte gerçekleşen bir dönüşüm olduğunu vurgular. İnsanlar ne kadar büyük mucizelerle karşılaşırsa karşılaşsın, eğer kalplerinde Allah’a bir yöneliş yoksa, bu mucizeler onların inancını değiştirmez.
MUCİZELER VE İMANIN SINAVI
Mucizeler, tarih boyunca peygamberlerin getirdiği deliller olarak insanlara sunulmuştur. Ancak bu mucizelerin etkisi, yalnızca kalben inanmaya yatkın olanlar üzerinde görülmüştür. Firavun ve kavmi gibi mucizelere tanıklık eden ama yine de inanmayanlar, kalplerinin mühürlendiğini ve imanın sadece mantıkla değil, kalple de bağlantılı olduğunu kanıtlamaktadır.
Allah’ın dilemesi ve hidayeti, insanın iç dünyasında meydana gelen bir aydınlanmadır. Bu, yalnızca akıl yoluyla değil, kalbin derinliklerinde bir yerde gerçekleşir. İman, bir teslimiyettir; mucize bekleyenlerin aksine, kalpten gelen bir yöneliştir. Ayet, bu gerçeği bize açıkça hatırlatır: İman, Allah'ın dilediği kullarına nasip olur.
ÇOĞUNLUĞUN CEHALETİ
Ayetin son kısmı, insanın hakikat karşısındaki cehaletine işaret eder. İnsanlar çoğu zaman hakikati göz ardı ederler ve onun yerine kendi arzularına, dünyasal çıkarlarına yönelirler. Bu cehalet, inançsızlığın temel nedenlerinden biridir. İnsan, ancak Allah'ın rahmetiyle bu cehaletten kurtulabilir.
Bu ayetten çıkarılacak önemli derslerden biri, inancın zayıf olduğu durumlarda mucizelerin bile etkili olamayacağıdır. Bu nedenle, iman yolculuğu kalpten başlamalıdır. Kalbi Allah’a açmak, O’nun rehberliğine teslim olmak, mucizelerden daha büyük bir dönüşüm sağlar.
İnanç, aklın ötesinde bir kavrayış ve teslimiyet gerektirir. Bu teslimiyet, kalpte filizlenen bir tohum gibidir; doğru bir şekilde beslendiğinde, iman olarak yeşerir ve büyür. Ancak bu imanı reddeden, ne kadar mucizeyle karşılaşırsa karşılaşsın, hakikati göremeyecektir. Bu yüzden, iman yolculuğumuzda kalbimizi ve niyetlerimizi sürekli gözden geçirmeliyiz. Unutmayalım ki, iman, kalpte başlayan ve kalpte biten bir serüvendir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum