Yaşam, her geçen gün yıllara meydan okuyor. Yıllar su gibi akıp giderken bir bakmışsınız yaş 60'ı bulmuş ve ilerliyor. Yaşamımızın ve yaşımızın değerini bilmemiz gerek; bilmezsek ne yaşamdan ne de yaşımızdan bir zevk alabiliriz.
"İlk bakışta buna inanmamıştım. Kendi kendime, 'Hadi oradan!' demiştim. Böyle bir şey olabilir mi? Mümkün değil, bu bir palavra, moral motivasyon için söylenen bir cümle," diyordum. Ancak bu düşünce hep aklımı kurcalıyordu. Ta ki sıra bana geldi; yaş oldu altmış! Eğer hayatın özgürlük olduğunu veya özgürlüğün hayat olduğunu kabul edecek olursak, evet, hayat ve gerçek anlamda özgürlük altmışında başlıyor.
"Kendine inanmama ve güvenmeme zincirinden kopma"; hep iyilik meleği görünme isteğinden uzaklaşma ve "kendine şefkat ve ilgi gösterme" yaşıdır altmışlar. Kendi karakterini kabul etme ve onu değiştirme çabasından vazgeçme yaşıdır. Özgürlük içinde olduğunu hissetme, kendini eleştirmeme, serzenişte bulunmama ve sükunetle kendini kabullenme yaşıdır.
Hatalarını sürekli anlatmanın sona erdiği; hatta yaptığın hatalarla gurur duymaya başladığın yaştır altmışlar. Çalışma mecburiyetinden kurtulduğun ya da yalnızca hobi ve zevk için çalıştığın bir dönemdir. Aşırı yemek yemekten kurtulup, yalnızca sağlıklı olmak ve yaşamak için yemek yemeye başladığın dönemdir.
Karşı cinse olan ilgin dengesini bulmuş, ruhunu ve canını besleyecek kadarına ulaşmıştır altmışlar. Bu özgürlükler sana ayrı bir boyut, zevk ve ruh katar. Elbette altmışından önce ölenler bunu yaşayamazlar. Aynaya baktığında gençlik tebessümlerini, alnındaki kırışıklıklarda görebilirsin.
İstediğin kadar uyanık kalma ve istediğin saatte uyuma özgürlüğüdür altmışlar. Sevdiğin dostlarınla birlikte olma özgürlüğü, televizyonda istediğin programı izleme ve gençlik şarkılarını dilediğin kadar söyleme yaşıdır.
Uzaklara veya yakınlara seyahat etme; sahilde yürüyerek martıları izleme, dalgaların sesine kulak verirken gençlik aşklarını hatırlamaktır altmışlar. Bunları kimse senden alamaz, zira sen yeni bir hayata başladın.
Evet, sen altmışına vardığında bu özgürlüğü kazandın. Artık özgürsün; iş ve pozisyon peşinde koşuşturmayacaksın. Aynalardan kurtuldun. Saçın başın artık seni fazla bağlamayacak. Hatta kendini daha güzel ve karizmatik bulacaksın. Fön makinesinin enerji kaybından başka bir şey olmadığını anladın artık.
Hayatın temelinin mal varlığı değil, sevgi olduğunu anladın. Hayat sevmektir; kıskanmak ve hırs değildir. Güzellik sadeliktir; gösteriş değil! Topladıklarının pek işe yaramadığını, hatta onları başkalarıyla paylaşmanın veya bağışlamanın sana canlılık ve neşe kattığını fark ettin.
Tüm benliğini acımasız hayat cenderesine çeken o canavardan kurtuldun. Artık hayata başlamanın zamanı geldi. Sevginin başkalarından esirgenmemesi gerektiğini, sevgini başkalarına sunmanın zevkini öğrendin. Seviyorsan gerçek budur; saflık ve dürüstlüktür hayatın anlamı. Hayatın kısa ve fırsatların sınırlı olduğunu anladın artık.
Yorum Yazın
Facebook Yorum