MARAKEŞ… Afrika’nın tüm renklerini buluşturan, sokak gösterileriyle, yılan ve maymun oynatıcılarıyla, yılanları isteyenlerin boynuna dolayıp fotoğraf çektirenleriyle (hayvanlara bakamadım üzüntümden) ve hediyelik eşyaların satıldığı stantlarıyla dolu koca bir meydan. Taze meyve sıkmanın gösteriye dönüştüğü, kapalı çarşı girişlerinde omuz omuza gezen insan topluluğuyla dikkat çeken bir alan.
Atlas Okyanusu’na kıyısı olan Es Saveria kenti, UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş. Sanatı eski kültürle bir araya getiren, Portekiz’e bağlı bir liman kenti. Mavi tekneleriyle dolu balıkçı barınağı ve birbiriyle dik kesişen, tertemiz sokakları sağlı sollu hediyelik eşya satıcılarıyla cıvıl cıvıl. Saygı ve güler yüz her yerde.
Bir zamanlar İslam sanatına ve felsefesine yön veren kent merkezinde bulunan Bahia Sarayı, tüm renkleri içine almış. İşlemeli sedir ağacı tavanları ve renkli çinileriyle göz kamaştıran bir yapı.
MAJORELLE BAHÇESİ ise bitki çeşitleri, dev kaktüsleri ve gökyüzüne uzanan bambu ağaçlarıyla ünlü. Ünlü sanatçıların misafir olduğu ve filmlerin çekildiği bu bahçe, görülmeye değer.
Sahra Çölü’ne doğru yola çıkıyoruz. Başı karlı Atlas Dağları, bir yanımızda kum denizi... Su kuyuları ve Todra Vadisi geride kalıyor, ardından Gül Şehri Merzouga'ya ulaşıyoruz.
Argan ağacı sadece bir bölgede yetişiyor ve zeytin gibi olan meyvelerinden çıkarılan yağı, kozmetik sektöründe, saç ve cilt bakımında kullanılıyor. Aynı zamanda önemli bir gelir kaynağı olan bu yağ, ekmeğe bandırılarak da tüketiliyor. Yağ, doğal yollarla soğuk sıkım veya makinelerle üretiliyor.
Çölde gün batımını izlemek için bir kum tepesine bata çıka tırmanıyoruz. Kum yığınları arasından kaybolan güneşin geride bıraktığı kızıllık… Yaşanan güzellik kelimelerle anlatılamaz.
Vadilerden geçip Atlas Dağları’nın sedir ağaçlarının ülkeye yetecek kadar bol olduğu ve "Fas’ın İsviçre’si" olarak anılan İfrane yerleşim yerine ulaşıyoruz. Burada kayak merkezini fotoğraflıyoruz.
Yorum Yazın
Facebook Yorum