Sürekli bir şeyler yeme halindeyiz. Dünya yemek yemenin üstüne kurulmuş gibi. Yemekler, pastalar, meyveler, tatlılar, salatalar sofralarımız çeşit çeşit Allah daim etsin…
Bu kadar bol çeşit varken, yemeden olmaz değil mi?
Canımız sürekli bir şeyler çekme halinde.
Bir de şimdi evlere hizmet çok moda. Çeşitli uygulamalardan siparişi veriyorsun yarım saat sonra midende. Yeter ki ne yiyeceğine karar ver.
Peki bende soruyorum?
Gerçekten aç mısın?
Yoksa duygusal olarak mı aç mısın?
Nedir duyusal açlık; Psikolojik olarak yaşanılan veya hissedilen eksikliklerin yerini yemek ile doldurma isteğidir.
Gün içerisinde çeşitli olaylar yaşıyoruz. Bazılarında mutluyuz, bazılarında mutsuzuz. Mutsuz olaylar karşısında hemen yeme isteğimiz canlanıyor. Bazen de can sıkıntısından yiyoruz.
Hareketsiz, az sporlu ve sporsuz bir yaşamla birlikte sürekli yeme isteği, üzerine de aşırı kalorili gıdalarla birlikte obezite çok artmaya başladı.
Duygusal açlık içerisindeyken aslında karnımızı değil duygularımızı doyurmaya çalışıyoruz. Sonu gelmeyen duygu yoğunluğunu ve düşünceleri bastırmanın yolunu da yemek yiyerek bulmuş oluyoruz.
Duygular biraz susup da mantık devreye girdiğinde başlıyor pişmanlıklar…
Ya da uzun zamandır giymediğimiz bir kıyafetimizi giymek istediğimizde ve o üzerimize olmadığında veya yeni bir şey almak istediğimizde satış danışmanından istediğimiz bedenin üstümüze olmadığında başlıyor kendimize verdiğimiz sözler. ”bugünden tezi yok diyete başlıyorum.”
Ne kadar tutuluyor o sözler…Bilmiyoruz.
Kronikleşen kiloların bir çocuğunun duygusal açlıktan, kendimizi içe içe sardığımız ve kendi karamsar dünyamızdan kurtulacağımızı yemek yiyerek her şeyi doldurabileceğimizi sandığımızdan kaynaklı olduğunu biliyoruz.
Bunların farkında biri olaraktan bende bir dönem bu süreçten geçtim. Yıllara yaygın şekilde 82 kilodan 56 kiloya kadar düştüm. Sonra yeniden 5 kilo aldım
Bu zaman içerinde kendimde fark ettiklerim beni bile şaşırttı.
Mutsuzluk dönemlerimde diyet bozdum ve yeme saatlerim değişti. Yedikçe daha çok yemek istiyordum. Spor yapmak, hatta yataktan bile çıkmak istememe durumum vardı. Bu anlarımın çoğalmaya başladığı anladığım anda kafamdaki düşünceleri kâğıda döktüm. Olurlarım, olmazlarım, sorunlarım ardından küçük bir zihin haritalama ile sorunlara çözüm yolları ve alternatifler buldum. Yeniden diyetime kendimi uyumladım.
Gördüm ki sorunlarım somutlaştıkça ve çözüm yolları ürettikçe bende kendime geldim. Sürekli yeme isteği kalmadı. Araştırmalar ve desteklerle yemek yeme konusunda bilinçli bir bireye dönüştürdüm kendimi. Vücut yapımı bilerek beslenmeyi yiyeceklere “hayır” demeyi, besinlerin içerikleri ve bende yaratacağı etkiye göre beslenmeyi öğrendim.
Son dönemlerde de yaşadıklarımdan sonra yeni farkındalıklar elde ettim. Çok fazla sosyal yaşamın insanın ruhunu kirlettiğini fark ettiğimde, kendimi daha sakin, daha steril alana alana çektim. Ayrıca “candida” ( bir tür bağırsak mantarı) ile mücadele ettiğim dönem içerisindeyim. Burada da “BESLENME” çok önemli.
Birçok gıdaya vücudum erişim yasağı koydu.
Burada “İRADE” denen faktörün çok önemli olduğunu bir kez daha fark ettim.
Kendimde de denediğim; irade, neyi ne zaman yediğini bilmek ve duygu durumunun farkında olup bireyin kendisine itiraf etmesi gerekmekte olduğu gün gibi ortada…
O yüzden farkında bir bilinç ve sizi olduğunuz gibi kabul ederek, yargılamadan kendinizi ifade edebileceğiniz, hayattaki iniş çıkışlarınızda yanınızda olduğunu bildiğiniz bir dost,
Beklentilerinizi doğru insan ve doğru işler üzerinde yaratarak hayatla barışık hale gelmek,
Ve belirsizliği hayatınızdan çıkarmak,
Sizi duygusal açlıktan kurtarıp, gereksiz yere yemek ihtiyacınızı sona erdirecektir.
Saygılarımla…
Yorum Yazın
Facebook Yorum