Kepçeyi kapan, ruhsatı alan, Akdeniz ve Karadeniz dağlarını deliyor. Artık dağları delip oymak sanki serbestmişçesine dağlarımız deliniyor, ormanlarımız yakılıyor. En verimli arazilerimiz göz göre göre talan ediliyor, ruhsat var mı yok mu? Sınırı ne kadar belli bile değil, onu ancak Allah bilir diyelim. Altın aramak akla ziyandır. Siyanür giren toprak yüz yıl ürün vermez. Hangi akılla kimler ruhsat veriyor? Bu iş bu kadar kolay mı acaba?
Yazıklar olsun, ülkemiz hiç bu kadar perişan edilmemişti. Tarih bunları asla unutmayacak. Oh ne güzel, önce ormanlar yanıyor, yanan orman arazileri uyanık, gözlerini para bürümüş insanlar tarafından işgal ediliyor. Ya otel, ya toplu konut ya da maden ocakları olarak karşımıza çıkıyor. Bu işgal artık Türkiye geneline sıçradı. Sanırım önünü almak zor gibi. Uzaklara gitmeyelim…
Uzakta aramayın, Toroslar bile delik deşik. Şöyle bir yaylalar tarafına çıkın: Mermer ocakları, taş ocakları her adım başı. Sınırları yok. Denetim ve karşı çıkacak bir merci var mı yok mu, onu da bilmiyoruz. Görmek isteyenler gelsin. Avgadı'nın üstünde başlayan mermer ocakları sınırsızca yukarı doğru ilerliyor. Gözne yaylasının dağ etekleri, Arslanköy civarı… Dağlarımız kabak gibi delik deşik. Bölge halkı ne kadar bağırsa, çağırsa, şikayet etse de nafile... Dağlarımız bembeyaz oldu, yeşil bitti. Kırsal bir bölge haline dönüştü.
Altın arayan, Kaz Dağları'nı yok eden Kanada şirketi yetkilisine sormuşlar: "Kendi ülkenizde bunu yapabilir misiniz?" diye. "Asla izin vermezler," demiş. Peki, biz niye izin veriyoruz? Bize kaç gramını veriyorlar? Olan, vatan topraklarına oluyor. Gelelim Toroslar bölgemize. Yetkililer açıklamalı: Kaç tane kaçak, kaç tane yasal mermer ocağı var ve bunlar denetleniyor mu? Denetleniyorsa kimler denetliyor? Vergi veriyorlar mı? Ülkemize katkıları nelerdir? Lütfen açıklayın da vatandaş bilsin...
Dur diyelim, dur...
Yorum Yazın
Facebook Yorum