Dünya, giderek karmaşıklaşan sorunlarla boğuşuyor. Savaşlar, adaletsizlikler, çevresel felaketler ve manevi boşluklar... Tüm bu sorunların altında yatan temel bir neden var: Dini kurallara uyulmaması. İnsanoğlu, Allah'ın (Azze ve Celle) emir ve yasaklarına sırt çevirdikçe, huzur ve adaletin yerini kaos ve kargaşa alıyor.
Din, insan hayatının her alanını düzenleyen, toplumsal huzuru ve bireysel mutluluğu amaçlayan ilahi bir rehberdir. Kur'an-ı Kerim'de ve diğer kutsal kitaplarda yer alan emirler, sadece bireysel değil, toplumsal düzenin de temelini oluşturur. Ancak, bugün insanların büyük bir kısmı bu ilahi kuralları görmezden geliyor ya da kendi istek ve arzularına göre eğip büküyor. Bu da dünyayı bu hale getiren en büyük etkenlerden biri.
Bir düşünelim: Allah, insanlara birbirlerine adaletle muamele etmelerini, zulümden uzak durmalarını, yardımlaşmayı ve merhameti emrediyor. Ancak dünya üzerinde ne kadar adalet var? Zulmün her geçen gün arttığı, zengin ile fakir arasındaki uçurumun derinleştiği bir çağda yaşıyoruz. Eğer insanlar Allah'ın emirlerine riayet etseydi, bu kadar derin bir adaletsizlik söz konusu olabilir miydi?
İslam, kul hakkını en büyük günahlar arasında sayar. Ancak, günümüzde insanların birbirlerinin haklarını gözetmeksizin, sadece kendi çıkarları için hareket ettiğini görüyoruz. Bu durum, toplumsal huzuru zedelerken, bireylerin manevi boşluklar yaşamasına da neden oluyor. Oysa ki, kul hakkına riayet eden bir toplumda, insanların birbirine olan güveni artar, sosyal düzen daha sağlam bir şekilde işler.
Çevresel felaketler de dini kurallara uymamanın bir sonucudur. Kur'an'da, yeryüzünde fesat çıkarmamak, doğayı korumak gibi emirler bulunurken, insanoğlu hırsları uğruna doğayı talan ediyor. Bu da iklim değişikliği, orman yangınları ve su kıtlığı gibi felaketlerle sonuçlanıyor. Halbuki, Allah'ın emrettiği gibi doğayı koruma bilinciyle hareket eden bir dünya, daha sürdürülebilir ve yaşanabilir olurdu.
Ahlaki yozlaşma ise belki de en acı verici sonuçlardan biri. Dini kurallara uymamak, insanların içlerindeki manevi dengeyi kaybetmesine, doğru ile yanlışı ayırt edememesine neden oluyor. Sonuç olarak, bencilce davranışlar, hırs, öfke ve haset toplumun her köşesine yayılıyor. İnsanlar, kendi nefsani arzularını tatmin etmek uğruna başkalarını ezmekten çekinmiyor. Bu da toplumsal barışın yerini çatışmaya bırakmasına yol açıyor.
Dünya, dini kurallara uymayan insanlar yüzünden bu halde. Eğer insanlık, Allah'ın (Azze ve Celle) emirlerine dönmezse, bu kaos ve düzensizlik devam edecek. Ancak, bu kurallara uymaya başladığımızda, hem bireysel huzurumuz artacak hem de dünya daha adil ve barışçıl bir yer haline gelecek. İlahi kurallar, insanlığı kaostan kurtarıp, adalet ve huzura ulaştıracak yegâne yol haritasıdır. İnsanlık, bu haritaya ne kadar erken dönerse, dünya o kadar hızlı bir şekilde iyileşmeye başlayacaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum