Anlatır erenler bir bahar değil
Aşığın ömründe bin bahar varmış
Hicranla ağaran bu saçlar değil
Sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış
Sorardım sırrını hiç düşünmeden
Şu fani gönlümün sevinci neden?
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen hatıralarmış…
Faruk Nafiz Çamlıbel’ in gençliği anlatan, ilk bakışta hüzünlü görünen bu dizelerinin aslında ne kadar umut verici olduğunu anlamak, her zamanki gibi zaman eşliğinde mümkünmüş.
Bahar yorgunluğu olarak adlandırılan, fiziksel ve mental durgunluğumuz, zorlayan uyku halimizin simülasyonunu doğumumuzdan önce de deneyimlemiş olmamız ne tuhaftır. Günümüz teknolojisiyle takip edilen bir gebelikte, sağlıklı bir bebeğin en hareketsiz kaldığı dönemin doğumun hemen öncesi olduğu tespit edilebiliyor. Bu durum doğanın tüm canlılara, hayatın (hatırlanamayacak olsa da) en büyük deneyimini ve bir anlamda travmasını karşılayacak gücü toplayabilmesi için ihsan ettiği bir lütuf aslında. Toprak altındaki tohumdan okyanusların dev güzelleri balinalara kadar her canlı doğmaya böyle hazırlanıyor.
Her bahar yaşanan tükenmişlik hissini, yeniden doğmaya hazırlık olduğunun farkındalığıyla karşılayan tek canlı olan insan, yaklaşan yeni hayatı şekillendirirken farklı düşünme ve hareket etme lüksüne de sahip. Zira bilimsel olarak insanda canlılığın devam ettiğini gösteren kalp atışını belgeleyen kardiyografi çizgileri, zamanı yatay düzlemde düz bir çizgi ile ifade ederken, canlılığı diğer yönde iniş çıkışlar olarak tarifler. Zamanın algılanmasını sağlayan tek olgu hareket olduğu için yatay düz çizgi tüm karmaşıklığına karşı tek bir organizma için zamanın durduğunu ifade eder. Aslında sadece bilindiği kadarıyla onun için artık yine bildiğimiz şekliyle zaman algısı kaybolur.
Hafıza problemleri yaşamak insanın karşılaştığı en sarsıcı sorunlardan biridir. Çünkü hayati sorun yaratmayacak düzeyde bile olsa, özellikle güzel anıları hatırlayamamak, yaşamla ilgili anlamsızlık hissi uyandırır. Sahibini bilmediğim bir söz bende bu konuda büyük bir uyanışa yol açmıştı:
‘Güzel anılar biriktirmek için, güçlü bir hafızadan fazlasına ihtiyaç vardır’
Önce o anları yaşamanız gerekir. Bunun için güzel olmayanları yaşamayı da göze almak kaçınılmazdır. Ancak aslolan devinimdir. Okuduklarımız, izlediklerimiz, dinlediklerimiz, şüphesiz değerlendirip dönüştürdüğümüz zaman bize değer katar ancak deneyimleme, yaşadığını hissetmenin tek yoludur. Dokunabildiğimiz canlı cansız tüm varlık ve olgular ile birebir iletişime geçtiğimizde, her gece yeni bir güne doğmak için dinlendiğimizi fark ederiz. Değişimi ve dönüşümü kabullendiğimizde; tohum filizlenir, yapraksız ağaç çiçeklenir ve gençlik, bahar, hayat sevgiyle geri gelir…
Yorum Yazın
Facebook Yorum