Bir insan, çocuk yaşta enstrüman çalmayı öğreniyorsa, motivasyon sağlamasının en iyi yolu onu yeni ve eğlenceli bir oyuncak olarak görmesidir. Çünkü o dönemde özellikle fiziksel olarak zorlandığı anlar ve eğitimin ciddiyeti çocuğu sık sık vazgeçmeye yönlendirir. Yalnızca neler yapabileceğine duyduğu merak devam etmesini ve heyecanını korumasını sağlar.
Orta yaş ve üzeri bir yetişkin için ise durum bambaşka seyreder. Öncelikle eğitime başlama kararı kendisine ait olduğundan zorunluluk değil, kendine karşı sorumluluk hisseder. Enstrümanını satın alma ve eğitimini karşılama görevi, onu oyuncak olarak görme ihtimalini ortadan kaldırır. Zaten artık hayatı ciddiye alma alışkanlığı edinmiş, zamanın değerinin farkına varmıştır. Artık fiziksel zorlanmalara alışmış olan bedeniyle ilgili sorun, alışkanlıkların kırılması ve yeniden oturtulmasıdır. Nefesli bir enstrümanda soluk alıp verişini, kavraması gereken yaylı ya da tellilerde tutuşunu hatta tüm postürünü yeniden oturtması bir çocuğa göre daha uzun vakit ve çaba gerektirir. Hayatın dertleriyle yorulmuş olan zihni de teorik bilgiyi kavramakta ve ezberlemekte daha ağır davranır. Nota okumak için gözlük kullanmak bile motivasyonunu düşürmek için bir sebepken omuzlarından tutup ‘devam et’ diye fısıldayan tek şey yıllardır istediği bu güzelliği tatmak için hala şansı olduğunu farketmektir. Değerini bildiği zamanı değer verdikleri için kullanmanın huzuru da buna eşlik eder.
Henüz başladığım klasik piyano eğitimi sırasında tanıdık bir durumla karşılaştım. Kızımın doğumundan konuşmaya başladığı ana kadar geçen o muhteşem ama sancılı dönem (ki sağolsun hiç acele etmemişti ?). Çıkardığı sesleri sadece hissederek anlamaya çalıştığım, dokunduğum, sarıldığım ama çoğu zaman işin içinden çıkamadığım o dönem gibiydi tıpkı. Sıkça hata yaptığım, kendimi suçladığım ve zaman zaman çaresizce ‘ne olur söyle bana derdin ne?’ diye sorduğum o dönem. Sonra hatırlamaya başladım. Yavaş yavaş yazıya dökülemeyen o seslerin anlamını çözüşümü. Birbirine çok benzemesine rağmen sıklığına ve şiddetine göre ayırdedişimi. Anlayıp doğru karşılık verdiğimde farklı seslerin ödül olarak verilişini ve sonunda, artık tüm bunları hiç düşünmeden yapmaya başladığımda ‘anne’ kelimesinin çıkagelişini.
Aynı dili konuşup nasıl dokunacağınızı öğrendiğinizde bebeğinizle ettiğiniz doyulmaz sohbetin bir benzeriydi çok sevdiğiniz bir enstrümanı çalmayı öğrenmek. Elbette çocuğunuzun bir gün kendi cümlelerini tek başına, özgürce kurduğunu izlemenin keyfini size yaşatamaz ama anlamak için çaba gösterir, zaman ayırırsanız size her seferinde güzel sesleriyle bunu hak ettiğini kanıtlar. İlginiz ve imkanınınız, hele uzun yıllar çektiğiniz bir hasret varsa hemen başlayın. Çocuksu bir heves, yetişkin bir telaş ile…
Yorum Yazın
Facebook Yorum