Küçük yaştan beri seslere karşı duyarlılığım vardır. Duyduğumu dinlemeden duramam. Önceleri, ‘söz dinle!’, ‘beni iyi dinle!’, ‘öğretmenini can kulağıyla dinle’ gibi yönergelerden kaynaklanan travmatik bir alışkanlık sandığım bu durumun, üniversite yıllarında tanıştığım NLP (beyin dili programlama) öğretisi sayesinde beynimin çalışma prensibiyle ilgili olduğunu anladım. Her insan beyni görme, duyma ve duyumsama(hissetme) gibi algıları farklı düzeylerde işliyor, tepki veriyor ve bellekte buna göre yerleştiriyordu.
Bu durumda ben açık ve net bir ‘işitsel’ dim. Görsellik üzerine eğitim almam (mimarlık) da hiçbir şeyi değiştirmedi. Zira her seferinde fabrika ayarlarına geri döndüm. Zihinsel gerçeğim, notaları kolay ayırt etmemi sağladı ve müzikle farklı bir bağ kurdum. Sık sık ‘çocuğun kulağı var’ ya da ‘kulağı çok iyi’ ifadesini duyuyordum. İki kulağımın varlığı aşikardı(çok şükür) ama iyi kulak nasıl olur diye epey düşünmüştüm :)
İnsanlarla olan ilişkilerimde de çok etkisi vardı. Birinin ses tonu, neyi nasıl söylediği genellikle nasıl göründüğünden daha önemli oldu. Tam da bu nedenle gelişme çağında ‘keşke herkesin kulakları iyi olsa’ dileği mottomdu :)
Allah ses reseptörlerime zeval vermesin ancak duymak istemediklerime karşı filtre oluşturamamak zamanla bu özelliği yorucu hale getirmeye başladı. Şehrin mekanik gürültüsü, kapalı ortamlarda, kalabalıkların oluşturduğu kakafoni, megafon destekli, tekrarlayan, sesli sokak mesajları vb. aşırı uyarıya neden olarak alıcılarımın ayarlarını bozmaya başladı.
Ancak en büyük sorun, her nedense Çukurova yöresine mal edilen, hayati ihtiyaç olarak kabul edilip, adeta kültür nesnesi olarak hayatımıza yerleştirilen KÜFÜRLER!
Kullanım yaşı okul öncesine kadar düşmüş, dillendirdikçe yetişkinlik ibaresi haline gelen KÜFÜR. Kelimelerin anlamından bihaber iken nokta-virgül niyetine her cümlede geçen, aleni, fütursuz, yerli- yersiz KÜFÜR.
Asabiyetin yükseldiği durumlarda, aşağılayıcı şiddet eğilimini dile dökmek olarak bildiğim küfür artık parantez dışında.
‘Araba çok güzeldi a…!’
‘Hadi gidelim a…!’
‘A… neden gelmedin?’
Ağır kavga nedeni olabilecek cümleler artık gençlerimizin sohbet ediş biçimi. Üstelik cinsiyet ayrımı da yok. Aman ne mutlu bize. Yarının annelerinin ifade özgürlüğü var…
Yaşadıkları çevre içinde kopyalama usulüyle öğrendikleri bu kelimeleri her duyduğumda kulaklarım yanmaya devam ediyor. Şehir trafiğinde özellikle yalnız bir sürücüyken; serseri mayın gibi dolaşan, herkesin can ve mal güvenliğini tehlikeye atan şoförler ve vites kollarının başrolünde olduğu senaryolar yazmıyor değilim ben de. Ancak herkesin bildiğini bile dillendirmenin ayarı, üslubu olmalı ortalıkta.
‘Fiziksel şiddetin ve her türlü kötü alışkanlığın (maalesef) yaygınlaştığı günümüzde üç beş ‘ayıp’ lı cümleye mi takılıyorsun?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Benim derdim de bu zaten. Sizin sorunuzu da dinliyorum, onların (!) lerini de…
Yorum Yazın
Facebook Yorum