Ne kibar şarkılarımız vardı, sizli bizli.
"Bir bahar akşamı rastladım size."
Sonra "Allah belanı versin" konulu şarkıları dayattılar bizlere.
Şimdi biliyoruz ki. "Olmaz ilaç sine-i sad pareme."
Elinden tutardık dostluğun, İstanbul'un bütün meyhanelerinde dolaştırırdık.
"Kadehinde zehir olsa" vız gelir. Agora Meyhane''miz vardı.
Dertlerin en şahanesi.
Şimdi bakıyorum da, ne "Eski dostlar" var artık, ne eski fasıllar.
Zaman; dilimizden sadece şarkıları koparmadı, bizi de birbirimize düşürdü.
İki kaşın arasına bile silah çatar oldu insanlar.
"Niçin baktın bana öyle" şarkısında, aşka bakardık.
Yeşil gözlerinden muhabbet kaparken başka bakardık.
Doğuştan karanfilliydi yakalarımız.
"Enginde yavaş yavaş günün minesi solarken" galiba biz de solduk.
Çocuklarımızı aldı zalim düzen.
20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları.
"Ham meyvayı kopardılar dalından"
Kim başlattı bu savaşı, kim sürdürüyor? Ve niye bitmiyor?
Sahibi ölünce, kapının önüne konan terliklere döndük.
Göze mi geldik, biz mi unuttuk?
Aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.
Yanarak geçtik yılları, harcanarak.
Amele eller yağmacı oldu.
Hayatın girdabı içine çekti bizleri.
Bizim de suçumuz var elbet. "Kimseye etmem şikayet..."
Şimdi, "Ben küskünüm feleğe", siz, biz, hepimiz küskünüz.
"Derdimi ummana döksem", kimse dinlemez.
Peki durdurabilir miyiz bu gidişi?
Eski bütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?
Hiç sanmıyorum.
Çünkü, "Dönülmez akşamın ufkundayız artık, vakit çok geç...
Yorum Yazın
Facebook Yorum