Alfa kuşağı; 2010 yılından sonra doğanlar olarak nitelendirilmektedir. Z kuşağının ilk doğanları şimdinin yeni anne babası. Teknolojinin içine doğan Z kuşağı, kendileri hala teknolojiye doyamadıkları için, çocukları da teknoloji havuzunda yüzüyor durumda. (genelleme)
Alfa kuşağı aynı zamanda okula gitmeye başladı ve okula gitme ile beraberinde öğrenme güçlüğü, dikkat dağınıklığı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, disleksi, diskalkuli gibi eskiden çok bilmediğimiz terimler hayatımızın içinde yerini aldı.
Bu güzel yavrular teknolojinin içinde yüzüyor, oyunlar oynuyor, oyunlar oynuyor sonra bir daha bir daha, yetmediği yerde elindekinin üst versiyonu alınıyor.
Teknoloji doğru kullanıldığında mükemmel bir şey. Peki çocuklarımız teknolojinin hangi yüzünü görüyor sizce? Kolaycı, tembelleştirici, susturucu, iletişimsizliğe geçiş, sanal ortamda kişilik kazanma, kazanmanın ve çalışmanın çok zorlanmadan biraz oyun oynayarak olduğunu gördü.
Peki gerçekler?
Bazen görsün diye, bazen eğlensin diye bazen de sussun çocuklarımızın ellerine verdiğimiz teknoloji neler yaptı?
Öncelikle bağımlı yaptı. Çocuk oyunun başından kalkmamak için okula gitmek istemedi. Karnım ağrıyor, hastayım gibi bahaneler üretti.
Beyni kolaycılığa alıştırdı. Düşünme, okuma, okuduğunu gözünde canlandırma ve anlama-anlamlandırma becerisi kazanamadı.
Oyunlarda hareketli şeylere odaklanmaya alıştığı, okul hayatında kendi düşünmesi gerektiğinden hazırda da bir simülasyon olmadığı için bunu da kendi yaratamadığından okulda odaklanma becerisini kullanamadı.
Okuma- yazma- ders ve okul sıkıcı gelmeye başladı.
Şiddet içerikli oyunlardan dolayı çocuklar okullarda birbirine fazlaca akran zorbalığı uygulamaya başladı.
Aile içi iletişim ne yazık ki yok.
Ağırlıklı olarak tek tür beslendikleri için gelişmiş bir damak tatları yok. Bunun için erken yaşlarda çocuklara her tattan ufak ufak tattırılmalı. Bezen de yemek sırasında” yemeğin içinde ne var?” oyunu oynanabilir.
Gelelim dil gelişimine;
Yukarıda saydığımız teknoloji çocukları suskunluğa itiyor ve çocuk gerekmediğinden fazla konuşmağı için sadece sınırlı ifadelerde kalıyor. Z kuşağının sonları ve alfa kuşağı neredeyse konuşmadan yazışarak anlaşmakla beraber Türkçe gibi bol kelimesi olan bir dili 300-500 kelime bandına indirgemiş durumda. Kitap okumayı ve ders çalışmayı da sevmiyorlar. Haliyle soyutlaştırma ve somutlaştırma olayını tam yapamadıkları için okuduğunu anlama becerisi de oluşmuyor. Bunlar çocuğun Türkçe dil gelişimi ile ilgili.
Konuşma olayına baktığımızda ise; iletişim kurmayan, kitap okumayan, konuşmayan bir çocuğun kelimeleri telaffuzu nasıl olur. Tabi ki düzgün olmaz. Konuşmayı yeni öğrenecek çocuk aile içinde de etkin bir konuşma ( tüm hane halkı olarak teknolojiden sosyalleşiyor) duymadığı için ya da çocuk harfleri tam çıkartamadığını fark ettiğimizde “aman büyüdükçe nasılsa düzelir” diyerek önemsemediğimiz için, dil- dudak tembelliği, diksiyon sorunları, ilkokulda okuma yazma öğrenme ile yoğun bir şekilde ortaya çıkmakta.
Düşünsenize ilkokula kadar hep oyun oynamışsınız, fazla konuşma gereği duymamışsınız aileniz sizin davranışlarınıza bakarak istek ve ihtiyaçlarınızı yerine getirmiş sonra size hadi harfleri öğren, doğru sesi çıkar, net oku, kelimeler ağzından net çıksın, okuduğunu anla deniyor bir yandan sayılar, toplama-çıkarma öğretilmeye çalışılıyor. Siz olsanız ne yapardınız bu çocuğun yerinde? Okula gitmek, öğrenmek zor bir iş haline gelirdi değil mi?
Çalıştığım çocuklarda özellikle çıkartılamayan harfler(sesler) ağırlıkla; K,S,Ş,T,L,H…
Çocuklarımızın okul hayatında ve ilerleyen yaşlarında kendilerini doğru ifade edip, doğru konuşmaları için;
Teknolojiyi doğru kullanmayı öğretelim.
Onlarla iletişim kurarken göz teması kullanmaya özen gösterelim.
Çocuklarımız bir şey anlattığında dinleyelim, kelimeleri hatalı telaffuz ettiklerinde düzeltelim.
Onlarla sürekli sözlü iletişim halinde olalım.
Davranışla- beden dili ile bir şey istediğinden bunu söyleme dönüştürmesini isteyelim. (burada ebeveynin iradesi önemli)
Kelime oyunları oynayabiliriz. Mesela ilk harf- son harf oyunu ( AyşE, EliF, FatmA, AkıN, NesriN, NilüfeR, RasiM ….. gibi)
Dil ve dudak tembelliği için çocuklarımızla dil ve dudak egzersizleri çalışabiliriz.(çeşitli videolar bulunmakta)
Ev ortamında radyo doğru ses ile açık olabilir.( çocuk buradan da yeni bir şeyler öğrenecektir.)
Çocuğunuzdan bilmediğiniz bir şeyi öğrenmesini ve gelip size anlatmasını isteyebilirsiniz.
Dil terapistinden destek alabilirsiniz.
Ve en önemlisi toplumsallaştırma, sosyalleşmesi ve spor yapması için çocuklarımızı spora yönlendiriyoruz ancak dersten 5 dakika önce bırakıp hemen sonrasında alıyoruz çocuğun arkadaşları ile konuşacak bir birlerinden yeni bir şey öğrenecek zamanı kalmıyor.
Sokakta oynatamıyoruz ortam güvenli değil diyoruz. Onlara fazla bir şey üretme hakkı vermeden, o yapamaz diyerek hayatını kolaylaştırıp tembelliğe iterek, orkide büyütür gibi el bebek gül bebek bakıyoruz.
Sonra da bu çocuklardan tuttuğunu kopartan, kendini iyi ifade eden, zamanını doğru yöneten, okuyan, okuduğunu anlayan, özgüvenli, kendini geliştiren, doğru ünvanlı dengede yaşayan bireyler olmasını bekliyoruz.
Yarattığımız bu koşullarda istediğimiz sonucu alabilir miyiz?
Yorum Yazın
Facebook Yorum