Yapılan zam oranlarının gerçek hayatta ve alım gücünde bir etkisi olmayacağını ifade eden
Yıldırım-Kara, “Türk-İş verilerine göre; aralık ayında mutfak enflasyonu aylık yüzde 2,89
düzeyinde artarken, yıllık olarak ise ortalama yüzde 82,21 oranında arttı. Açlık sınırı 15 bin TL
civarlarına dayanırken yoksulluk sınırı ise 47 bin TL’yi aştı. En azından açlık sınırının üzerinde
kalabilmesi için en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini
vurguluyorduk. Ancak gelin görün ki; güvenimizin tamamen sarsıldığı enflasyon verileri
neticesinde, memur emeklileri yüzde 49,25 oranında zam alırken, SGK ve Bağ-Kur emeklileri
ise ilave yüzde 5 zam ile 42,6 seviyesine bir zam aldı. Buradaki yüzde 5 rakamının emekliye
yapılan bir iyilik gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz ve hiçbir şekilde yeterli bulmuyoruz. Zamlı
emekli maaşları ile büyükşehirde yaşayan herhangi bir emeklinin kirasını bile ödemesinin imkânı
yok. Yaklaşık 16 milyon emekliye bir sefalet düzeni dayatılıyor. Bir avuç yandaşa kâr getirecek
her şeye hazinenin kapısı sonuna kadar açıkken on yıllarca bu ülkeye katma değer sağlamış
insanlar SGK’nın sırtında yükmüş gibi gösteriliyor. Dayatılan yoksulluk ve sefalet düzenini
rakamlarla da ortaya koyarsak; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce, örneğin 2001
yılında, bir emeklimiz yaklaşık 1,5 asgari ücret alıyordu. Şimdi en düşük emekli maaşını 10 bin
TL ilan ettiler ve bu da asgari ücretin yaklaşık yüzde 58’ine tekabül ediyor. Tüm bu verileri
değerlendirdiğimizde, açlık sınırının altında kalan en düşük emekli maaşıyla beraber 2024 yılına
da emekliler yılı yerine yine açlığa mahkûm edildiğimiz derin yoksulluk yılı dememiz daha
uygun olacaktır. Şimdi Erdoğan’ın yüzde 42,6 diyerek övündüğü zamdan aslında birçok
yurttaşımız faydalanamıyor. Kök maaşı 7 bin 500 lira altında olan emeklilerimiz için bu zam
oranları değişiklik gösterecek. En düşük emekli maaşının 10 bin TL olarak ilan edilmesiyle
birlikte örneğin kök maaşı 7 bin TL olan yurttaşımız yüzde 33,3 oranında bir zam almış olacak.
Temmuz ayında yapılacak olan zamda da yine benzer bir kök ücret oyununun yapılacağını
göreceğiz. Eğer emekliler öncelik olarak düşünülüyorsa, eğer sefalet düzeninde ısrar edilmiyorsa
en azından bu 10 bin TL’yi kök ücret haline getirelim. Mecliste bu yönde bir düzenleme yapalım.
Temmuz zamlarını da bu kök ücretler üzerinden sağlayalım.” dedi.
10 BİN TL ÇADIRDA DAHİ YETMEZ
Deprem bölgesindeki emeklilerin yaşam şartlarının günden güne daha da kötüleştiğini belirten
Hatay Milletvekili, “Sürekli olarak emekçileri ve emeklileri enflasyona ezdirmeyeceğiz
iddiasında bulunuyorlar. En azından deprem bölgesine bir dönüp baksalar emeklinin de
emekçinin de nasıl ezildiğini görecekler. Hali hazırda depremzede olan yurttaşlarımızın bu
enflasyonist ortamdan en kötü şekilde etkilendiğini anlayacaklar. Bugün hala temel yaşam
şartlarını dahi sağlayamadığınız insanlar konteyner yerine çadırda kalarak kira yardımı olan 3 bin
TL’yi alıyor. En düşük emekli maaşını da 10 bin TL diye müjdelediniz. En düşük maaşı alan bir
depremzede emeklinin gözünden bakın şimdi. Toplamda 13 bin TL gelir ile deprem bölgesinde
ev mi tutsun, hala doğru düzgün ulaşamadığı sağlık imkanları için mi uğraşsın, çocuğunun ya da
torununun okul masrafını mı karşılasın? Ev yerine çadıra mahkûmiyet böyle şartlardan doğuyor.
‘Konteyner sunuyoruz’ diyerek geçiştirebileceğiniz bir mesele değil bu. Siz deprem bölgesindeki
yoksulluğu bitirmeden, emekliyi ve emekçiyi ezdirmeden ne çadır sorununu ne beslenme
sorununu ne de eğitim sorununu çözebilirsiniz.” dedi.
Yorum Yazın