DÜZCE(İHA) –Estetik ve güzellik alanında yaygın kullanımı ile bilinen Botulinum Toksin (Botoks), Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği’nde “Spastisite (Kasılma)” tedavisinde uygun dozlarda ve uygun teknikle uygulanarak hastaların günlük aktivitelerini daha rahat yapmasını sağlayarak yaşam kalitesini arttırıyor.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuba Erdem Sultanoğlu, EMG Ünitesi’nde Spastisite tedavisinde botoks uygulamaları gerçekleştiriyor.
Spastisitede Botulinum Toksin (Botoks) tedavisi hakkında bilgiler veren Tuba Erdem Sultanoğlu, beyindeki veya omurilikteki kas hareketini kontrol eden sinir yollarındaki hasara bağlı olarak kasların aşırı ve istemsiz kasılması durumunun “Spastisite (Kasılma)” olarak adlandırıldığını ifade etti. Sultanoğlu, “İnme, omurilik yaralanması, travmatik beyin yaralanması, serebral palsi, multipl skleroz gibi birçok hastalıkta kasların aşırı ve istemsiz kasılması durumu ile karşılaşabilmekteyiz. Beyin felci diye bilinen inme; beyine giden damarlarda bir tıkanıklık ya da kanama sonucu beyin hücrelerinin hasar görmesi ve buna bağlı olarak hastanın vücudunun bir tarafının hareket yeteneğini tamamen ya da kısmen kaybedilmesi durumudur” dedi.
Ciddi bir sağlık sorunu
Felcin, dünya genelinde yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen ve birçok insanın yaşamını değiştiren ciddi bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sultanoğlu, “Dünyada ve ülkemizde en yaygın engellilik nedenlerinin başında gelen felç sonrası etkilenen tarafta, normal hareketi engellemesi durumu olan spastisite ortaya çıkmaktadır. Vücudun tamamında yaygın olarak veya el, dirsek, omuz, el bileği, parmaklar, ayak bileği gibi küçük bir bölümde de spastisite görülebilir” diye konuştu.
Spastisitenin hastaya zararları nelerdir?
Kasların aşırı ve istemsiz kasılmasının hastayı hem fonksiyonel hem de psikososyal olarak olumsuz etkileyebildiğini kaydeden Sultanoğlu, “Örneğin hastanın eli yumruk yapacak şekilde kasılır ve bu eli açan kaslarda hareket ortaya çıkmasını engeller. Hatta kasılmanın çok olduğu kişilerde bir başkasının yardımı ile bile hastanın eli açılamaz. Eklemlerde hareket bozukluklarına ve sabit eklem kısıtlılığı dediğimiz kontraktüre yol açarak şekil bozukluğuna neden olur. İstemsiz kasılmaya bağlı hastanın yürüyüşü, fizik tedavi uygulamaları esnasında rahat pozisyonlanması, ortez dediğimiz cihazları kullanması zorlaşır. Ayaklarda ve ayak parmaklardaki spastisite adım atmayı zorlaştırarak dengenin bozulmasına, düşme riskinin artmasına, ayakta nasırlaşma ve ayakkabı kullanımının zorlaşmasına neden olur. İstemsiz ve aşırı kasılma ağrıya ve yatak yarasına yatkınlığın artmasına neden olur. Günlük yaşamı etkileyen ağrı ve gece kasılmaları uyku sorunlarına neden olabilir. Omuz, dirsek, el bileği kaslarındaki kasılmalar ile hasta kişisel hijyenini ve bakımını yapamaz, transferlerinde yardım almak zorundadır. Böylece hasta günlük yaşamında tam bağımlı hale gelir ve toplumdan izole olmaya başlar” ifadelerine yer verdi.
Özel bir programla tedavi edilmeli
Spastisitenin ağrıya neden olması, günlük yaşam aktivitelerini engellemesi durumunda hareketliliği ve bağımsızlığı geliştirmek için tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Sultanoğlu, bazen spastisiteyi tedavi etmeden takip ettikleri durumlar da olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Örneğin kalçanın ve dizin ayakta durmayı sağlayan kaslarında aşırı kasılma olması hastanın yürümesinde ve ayakta durmasında yardımcı olabilir. Bacak kaslarındaki kasılma damarlarda pıhtı oluşmasını önleyebilir. Gövde kaslarındaki kasılma öksürmeye yardımcı olup balgam birikimini önleyebilir. Spastisiteden fonksiyonel olarak faydalandığımız bu durumları bilerek hangi hastada spastisitenin ne zaman ve nasıl tedavi edileceğinin belirlenebilmesi önemlidir. Bu nedenle hastanın spastisite konusunda deneyimli fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı tarafından ayrıntılı muayenesi sonrasında hastaya özel hazırlanmış bir programla tedavi edilmesi gereklidir.”
Spastisite ile mücadelede etkili yöntem botulinum toksin!
Spastisite tedavisinin hastanın ihtiyaçları, tercihleri ve hedeflerine göre değişiklik gösterdiğini dile getiren Tuba Erdem Sultanoğlu, her hastaya yönelik ayrı bir program olarak uygulanmasının önemi üzerinde durdu. Hastanın yaşam kalitesini bozan spastisite ile mücadelede çok fazla tedavi yönteminin maalesef bulunmadığını belirten Sultanoğlu, “Genelde ilaçlar spastisite tedavisinde ilk seçenek olmakla birlikte yeteri kadar kas gevşemesi sağlayabilmek için çıkılan dozlarda baş dönmesi, sersemlik, karaciğer enzimlerinde yükselme gibi yan etkiler ortaya çıkmakta ve bu nedenle etkileri sınırlı kalmaktadır” dedi.
Spastisite ile mücadelede etkili yöntemin botulinum toksin tip A enjeksiyon tedavisi olduğunu kaydeden Sultanoğlu, “Halk arasında botoks olarak bilinen genellikle kadınların yüzlerinde yaşla birlikte derinleşen mimik çizgilerini ortadan kaldırmak için yüz kaslarına uygulanan bu ilaç aslında bir mikrobun ürettiği ve sonradan sentetik olarak üretilen çok güçlü bir kas gevşeticidir. Botoksun yapıldığı kasta doza bağlı olarak 3-6 ay süren bir gevşeme sağlanır. Bu sürede hastaya yoğun fizik tedavi ve egzersiz uygulanmasıyla güçsüz kaslar güçlenir ve ilacın etkisi geçtiğinde ise bu kaslar hareket ettirilebilir hale gelebilmektedir“ şeklinde konuştu.
“Tek seansta birçok kasa uygulayabilmekteyiz”
Hastanın durumuna göre botoks enjeksiyonlarına 3-6 ay aralıklarla uzun süre devam edilebildiğini söyleyen Doç. Dr. Sultanoğlu, “Kol ve bacak kaslarına güvenle yapabildiğimiz bu enjeksiyonları, tek seansta birçok kasa uygulayabilmekteyiz. Tedavide başarıyı belirleyen bazı önemli noktalar vardır. Botoksun, özellikle deformite dediğimiz kalıcı değişiklikler meydana gelmeden önce erken dönemlerde yapılması, botoks uygulanacak kasın doğru tespiti için EMG ve/veya ultrason cihazlarının kullanımı tedavi başarısını arttırır. Kas içerisine ince iğne uçlarıyla ulaşıp EMG cihazı eşliğinde uygulanan botoks ile tedavi edilmek istenen hedef kasa ulaşmış oluruz. Kası görerek enjeksiyonu yapmak tedavi başarısını artırır. Uygun dozlarda ve uygun teknikle yapıldığında belirgin bir yan etki görülmeyen ve güvenilir bir tedavi yöntemi olan botoksun etkinliği uygulama sonrası ilk haftada başlamakta, yaklaşık olarak 3. haftada en yüksek etkinlik düzeyine ulaşmaktadır. Uygulama yapıldıktan sonra hasta normal yaşantısına devam edebilmektedir. Hastaların yaşam kalitesini arttırmak için uygulayabileceğimiz bu tedavi yöntemi maalesef halen hastalara yeterince uygulanmamakta ve bu konuda farkındalık geç oluşmaktadır. Bu nedenle botoks tedavisi uygun hastalarda mutlaka denenmelidir. Böylece hastada deformite oluşmadan uygulanan bu tedavi ile el ve ayaklardaki kasılmalar azalabilmekte, yürüme düzelebilmektedir” ifadelerine yer verdi.
Tedavide uygulanan dozların hastanın yaşına, kasın büyüklüğüne ve spastisite derecesine göre belirlediklerini dile getiren Sultanoğlu, hatalı enjeksiyon tekniği, hatalı kas seçimi, eksik ilaç dozunun kullanımı, kalıcı şekil bozuklukları oluştuktan sonra yapılan uygulamalarda tedavinin başarısız olabildiğine dikkat çekti.
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzman hekiminin en önemli tedavi hedefinin hastanın günlük yaşam aktivitelerinin daha rahat yapması, yaşam kalitesinin ve fonksiyonelliğinin sağlanması olduğunun altını çizen Sultanoğlu, “Bu nedenle spastisite tedavisinde botoks uygulaması yan etki açısından güvenli, hastaların ağrısını azaltan, fonksiyonelliği ve yaşam kalitesini arttıran, uzun süreli etkinlik sağlayabilen akılcı bir yöntemdir. Üniversitemiz Tıp Fakültesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği bünyesindeki EMG Ünitesi’nde, spastisite tedavisinde botoks uygulamaları yapılmaktadır“ şeklinde açıklamasını tamamladı.
Yorum Yazın