Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Yönetim Kurulu Başkanı Barış Erdeniz, “Elektrik dağıtım şirketleri olarak elimizden geldiğince Türkiye’nin ekonomi politikalarına destek verdik. Ancak artık bu seviyelerde bu konunun tüm enerji arz güvenliğinin tehdit etmemesi için gerçek maliyetli fiyatlama politikasına dönüştürülmesi gerekiyor” dedi.
Elektrik faturalarının yatay seyri için yıl sonuna kadar 5,7 milyar dolar sübvansiyon seviyesine ulaşılacağı bekleniyor. ELDER Yönetim Kurulu Başkanı Barış Erdeniz, söz konusu sübvansiyon ihtiyacının Türkiye’nin enerji dönüşümünü ve arz güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiğini belirterek, “26 aydır sabit elektrik faturası stratejisini uyguluyoruz. Aynı dönemde enflasyon yüzde 300 olmuşken elektrik faturaları aynı gitti. Sürdürülebilir olmayan fiyat politikalarının karşılığında 5,7 milyar dolar seviyesinde bir sübvansiyon ihtiyacı vardır. Biz elektrik dağıtım şirketleri olarak elimizden geldiğince Türkiye’nin ekonomi politikalarına destek verdik. Ancak artık bu seviyelerde bu konunun tüm enerji arz güvenliğinin tehdit etmemesi için gerçek maliyetli fiyatlama politikasına dönüştürülmesi gerekiyor” dedi.
Elektrik dağıtım sektörünün enerji dönüşümündeki son gelişmeleri yakın dönem stratejileri ve uygulanan fiyatlama politikasıyla ilgili bilgi veren Erdeniz, “Tasarruf ve verimlilikte gerçek maliyeti ortaya koymalıyız ki insanlarımızda bu eğilim başlasın. Sürdürülebilir fiyat politikaları uygulandığında enerji arz güvenliği sağlanabilir. Elektrik faturalarının yatay seyri için devletimizin üstlendiği sübvansiyonun faturalandırma bedellerinin mevcut seyrini koruması durumunda bu yılsonunda 5,7 milyar dolar seviyesine ulaşacağı öngörülmekte. Elektrikte gerçek maliyetini yansıtacak fiyatlama politikalarına geçilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Yeşil dönüşümün finansmanı için sürdürülebilir fiyat politikasına ihtiyaç var”
Yarının dünyasında her geçen gün daha fazla yenilenebilir enerji kaynaklı üretim tesisinin sisteme dâhil olacağına işaret eden Barış Erdeniz, “Ulaşımda elektrifikasyonla 100 binlerce yeni elektrikli araç şarj istasyonu şebekeye dâhil olacak. Bununla birlikte, tüketiciler de birer üretici pozisyonuna gelebilecekler. Böylelikle dağıtım şebekesinde çift yönlü elektrik akışı yaşanacak. Bunun için şebekenin yeşil ve dijital dönüşümünün hızla gerçekleştirilmesi lazım. Bu açıdan şebeke yatırımları enerji arz güvenliğimiz için stratejik öneme sahip. Yeni yatırımlar ve eskiyen şebekelerin yenilenmesi de dahil tüm şebeke yatırımlarının sağlıklı finansmanı için sürdürülebilir fiyat politikasına olan ihtiyaç artık daha fazla. Elektrik faturalarının yatay seyri için devletimizin üstlendiği sübvansiyonun faturalandırma bedellerinin mevcut seyrini koruması durumunda bu yılsonunda 5,7 milyar dolar seviyesine ulaşacağı öngörülmekte. Elektrik ekosisteminin gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı ve ulusal kalkınmamızdaki rolü göz önünde bulundurulduğunda, sürdürülebilir sektör gelişimi için fiyatların maliyetleri yansıtan bir düzleme taşınması önem arz etmekte. Şebeke dönüşümünü gerçekleştirecek olan elektrik dağıtım şirketleri, yeşil enerji dönüşümünün en önemli taşıyıcısı konumundadır. Sektör olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizin kalkınmasına güç vermeye devam edecek, yeşil dönüşümde üstleneceğimiz “dönüşümün omurgası” rolümüzle Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin teminine tam destek vereceğiz” diye konuştu.
Türkiye’nin elektrik ekosistemi 915 milyar TL’ye ulaştı
Erdeniz, Türkiye’de üretimden tüketiciye kadar elektrik ekosisteminin 2023 yılında 915 milyar TL’lik büyüklüğe eriştiğini vurguladı. Erdeniz söz konusu büyüklüğün gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,5’ini oluşturduğunu kaydetti.
“Bizler, bu ekosistemin dağıtım ayağı olarak, bir kamu hizmeti niteliğindeki elektrik dağıtımını kesintisiz, kaliteli ve sürekli bir şekilde yaklaşık 50 milyon abonemize sunmakla mükellefiz” diyen Erdeniz, “Operasyonel giderleri, yatırım harcamaları ve gelirleri regüle olan sektörümüzde, toplam 21 elektrik dağıtım şirketi doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 100 bin çalışanıyla tüm vatandaşlarımızın elektriğe 7/24 ulaşması için durmaksızın çalışmalarını sürdürmekte. Dağıtım sektörü, 2011-2023 yılları arasında yaptığı 16 milyar dolarlık yatırım ile özelleştirme sürecinde ülkemizin hazinesine kazandırdığı 13 milyar dolarlık özelleştirme bedelinin üzerinde yatırımı hayata geçirdi. Türkiye ekonomisine bu dönemde sağladığımız katkı 29 milyar doları buldu” şeklinde konuştu.
Son 10 yılda Türkiye’nin kurulu gücü içerisinde rüzgar ve güneşin payı 8 kat arttı
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu güç içerisindeki artışına da dikkat çeken Erdeniz, “Türkiye’de 2023 yılsonu itibarıyla 330 teravatsaat olarak gerçekleşen elektrik tüketiminin Türkiye Ulusal Enerji Planı projeksiyonları kapsamında 2035 yılında yüzde 55 artışla 511 teravatsaat olması öngörülmekte. Bu talep artışına paralel olarak kurulu gücümüzün de yüzde 78 artışla 190 bin megavatsaat mertebesine çıkacağı tahmin ediliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın projeksiyonları, ülke olarak 2053 net-sıfır hedeflerimiz ve enerji arz güvenliği politikalarımız doğrultusunda, elektrik üretiminde fosil yakıtların kullanımından, yenilenebilir kaynaklara geçişin hızlanarak devam edeceğini gösteriyor. Son 10 yılda ülkemizin kurulu gücü içerisinde rüzgar ve güneşin payı 8 kat artışla yüzde 22 seviyesine ulaşırken, 2035 yılında bu oranın yüzde 43 mertebesine yükselmesi öngörülüyor” dedi.
“Talep artışının dinamosu elektrifikasyon”
Hem dünyada hem de Türkiye’de elektrik tüketiminde artış trendi olduğunu belirten Erdeniz, “Farklı enerji formları kullanılan sektör ve süreçlerde elektrik enerjisine geçişe elektrifikasyon diyoruz. Bu yeni yapı, elektriğe olan talebi artırırken, iklim değişikliğiyle mücadelenin bir gereği olarak elektriğin temiz kaynaklardan üretimini de çok daha kritik hale getiriyor. Elektrik üretimindeki yeşil dönüşüm ile elektrifikasyon odaklı artan tüketim arasındaki köprü elektrik dağıtım şirketlerinin gerçekleştireceği şebeke dönüşümü olmadan yeşil dönüşüm döngüsünü tamamlayamayız. Elektrifikasyonun en hızlı yaygınlaştığı sektör ise şüphesiz ulaştırma. 2023 yıl sonu verilerine göre ülkemizde kayıtlı yaklaşık 81 bin adet elektrikli araç bulunuyor. Bu rakam toplam otomobil stoku içinde binde 5’e tekabül ediyor. 2035 yılında bu rakamın 52 kat artışla 4,2 milyon seviyesine çıkması, yani otomobillerin yüzde 13’ünün elektrikli olması öngörülüyor. Elektrikli araçlardaki artışa paralel olarak araç şarj soket sayısının da 29 kat artışla yaklaşık 248 bin mertebesine ulaşması EPDK’nın projeksiyonları dâhilinde. Şüphesiz artan ihtiyacın karşılanabilmesi için önümüzdeki 10 yıl içerisinde elektrik dağıtım şirketlerinin bu bölgelere yeni bağlantı ve trafo yatırımları daha kritik hale gelecek” ifadesini kullandı.
Yorum Yazın