SEYRANİ SOLUĞAN- TFF 3. Lig 1.’de mücadele eden Tarsus İdman Yurdu, geçirdiği kötü bir sezon sonrası Bölgesel Amatör Lige düştü. Son 3 maçında 22 gol yiyerek tarihinin en kötü sezonunu yaşayan Tarsus İdman Yurdu’nu özel kılan yön ise kuruluşu için parayı Mustafa kemal Atatürk’ün vermiş olmasında gizli.
23 Mart 1923 tarihinde kurulan ve 1968’de çıktığı profesyonel liglerde kalıcı olan Tarsus İdman Yurdu, bu kez talihsizliği yenemedi. Borçlar ve ilgisizlik nedeniyle tarihinin en kötü dönemlerinden birisiyle karşı karşıya kalan Sarı lacivertli ekibin amatör lige düşmesinin Tarsusluları üzen başka bir yönü de var; kurulmasını Atatürk’ün sağlamış olması.
Spor camiasının gündeminde büyük bir yer tutan “Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu” tartışmasını da tamamen bitiren olayın ayrıntıları ise sadece Tarsusluları değil Atatürk sevdalılarını da üzecek nitelikte.
Tarsus’ta bir futbol kulübü kurmak isteyen kolları sıvayan bir grup gencin hayalleri Tarsus’un önce İngilizler arkasından Fransızlar işgal edilmesiyle yarıda kalır. İşgale karşı Anadolu’da Kurtuluş Savaşı direnişi başlayınca, Tarsuslu gençler çeteci ya da asker olarak direnişe katılırlar. Kazanılan zafer spor kulübü kurma hevesindeki gençler yeniden, aktivitelere başlarlar. Buradaki en büyük ilgi gören aktivite ise işgalci askerlerde gördükleri futbol olur. Yeniden bir araya gelen gençlerin önündeki en büyük engel ise spor yapmak için gerekli top ayakkabı gibi malzemeleri bulma sorunu. Spor sevdasıyla dolu gençler, savaş yıllarında gördükleri futbolu kendi yaptıkları bez toplarla oynamaya başlarlar.
SAVAŞIN ETKİSİNİ FUTBOLLA ATIYORLAR
Ancak o günlerde Tarsus’a ziyarete gelen Atatürk adeta gençlerin ve Tarsus’un kaderini değiştirecek bir fırsat yaratır.
Tarsus Türk Ocağı’m kuran ve Tarsus İdman Yurdu’nun kurucuları arasında yer alan Lütfi Oğuzcan Tarsus İdman Yurdu’nun kuruluşundan çok önce spor faaliyetlerine başladıklarım anlattığı anılarında, Atatürk’ün Tarsus İdman Yurdu’nun kuruluşuna yaptığı katkıyı 1967 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle anlatmış;
“O zaman gençtik ve Kurtuluş Savaşını başarmış olan insanlardık. Aşkla ve şevkle futbol topunun peşinden koşturuyorduk. Bizim top oynayacak değil oturup sohbet edecek yerimiz bile yoktu. Ekseriya şimdi ki Duatepe Okulunun yeri olan yanık kışlanın arkasındaki daracık alanda ya da şimdiki Mithatpaşa mahallesinin yerinde olan tarlalarda oynardık.
Takımda başlıca elemanlarımız; Kalecimiz Uzun Cemil (Üncü), en iyi oynayanımız Cehti (Yazıcı), Tarsus İlköğretim Müdürü Yahya (Turan), Hacı Talipzade Zahit, Rasim Beyzade Ahmet, Sadi Kaplancalı idi. Birkaç sporcumuz da vardı ama şimdilerde adını hatırlayamıyorum. Ben de takımda santrafor olarak oynardım.”
PİYANGO GİRİŞİMİ OLUMSUZ SONUÇLANIYOR
Tarsuslu gençler futbolu ilerletmelerine karşın hala malzeme zorlukları yaşamaktadırlar. Bunu aşmak amacıyla bir piyango düzenlemek isterler ama başarılı olamazlar. Yaklaşık 500 liralık bilet satmayı, bunun 200 lirasını ikramiye olarak dağıtıp geri kalan 300 lirasına ise malzeme almak isteyen gençlerin yüzüne kapılar bir bir kapanır.
O günlerden birinde en az 10 bilet satacakları ümidiyle Tarsus’un ileri gelenlerinden bir zatın kapısını çalan gençler, alay edilip kapı gösterilince adeta yıkılırlar.
Lütfi Oğuzcan ondan sonraki süreci ise röportajında şöyle anlatmış:
“Bu durum bizleri yıldırmadı. Aradan kısa bir süre geçmişti ki Gazi hazretlerinin Tarsus’a geldiğini öğrendik. Bu beynimize bir ışık yaktı ve derdiğimizi Gazi’ye anlatmaya karar verdik. Derdimizi dökecek ve ondan yardım isteyecektik. Hemen o zamanki belediye başkanı Gücükzade Halim Bey’e başvurduk. Gazi hazretlerine Türk Ocağında bir çay ziyafeti vermek istediğimizi söyledik. Ama belediye başkanı da bir programlama yapıldığını söyleyerek bizleri sepetledi. Ama biz kararlıydık. Gazi Hazretlerine Türk Ocağında mutlaka bir çay içirecektik.”
YIKILAN UMUTLARI ATATÜRK YEŞERTİYOR
14 Mart 1923 günü trenle karşılanan Gazi Mustafa Kemal, muhteşem denilebilecek bir kalabalıkla karşılanır. Aralarında Tarsus’un sporcu gençleri vardır. Oğuzcan, anılarında Atatürk’ün ilk gelişini ise şu şekilde dile getirmiştir:
“Nihayet beklenen an geldi. Ben sporcuları topladım; bir buket çiçek hazırladım, istasyona gittik. Tren geldi ve Ulu Önder, o içe işleyen bakışları ve güleç yüzü ile halkı selamlayarak, eşi Latife hanımefendi ile vagondan indiler. Hemen koştuk eline sarıldım ve hazırladığımız bir buketi sundum. O zamanlar adet olmadığı için belediye başkanı bir buket hazırlamayı düşünmemişti. Gazi, çok memnun oldu ve buketi eşine uzatarak, “Bak Latife, çocuklar bize çiçek getirmişler!” dedi.
Tekrar eğildim ve “Paşam, sporcular elinizi öpmek istiyorlar” dedim. Nerede olduklarını sordu ben de bulundukları istikameti gösterdim. Gazi o tarafa yönelip kalabalık açılınca sporcuların yanına gittik. Gazi Hazretleri hepsiyle tek tek ilgilendi ve güzel sohbetler etti.
Tekrar ben önüne atılarak Türk Ocağından gelip bizimle bir çay içmesi istirhamında bulundum.
Gazi Hazretleri, belediye başkanına dönerek programa konulup konulmadığını sordu. Belediye Başkanı, “Şey efendim, şey… Hayır efendim… Şey efendim…” diyerek kekelemeye başladı.
Anlayışlı büyük adam bize dönerek, “Anladım çocuğum gelirim ve geleceğim zamanı size bildiririm” dedi.
Akşam bize sabah 9.00’da geleceği bilgisi verildi ve Gazi tam zamanında Türk Ocağı’na geldi.
Ben manzum bir ‘Hoş geldin’ şiiri okudum. Çok memnun oldu ve bizleri tebrik etti.
Gazi Hazretlerinin Türkocağı’ndan ayrılmasının ardından ben yanıma Cemil Üncü ve Cehti Yazıcı’yı alarak öğleden sonra dinlendiği vagona gittim. Görüşmek isteğimizi ilettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Başkâtibi Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu), “Siz bana söyleyin ben iletirim” dedi. Biz bu kez Gazi hazretlerinin duyabilmesi için yüksek sesle görme ısrarına devam ettik. Gürültüyü duyup sebebini öğrenince “Bırakın çocuklar gelsin” demiş.
Bizi vagona aldılar. Gazi Hazretleri Sadık Paşa ile çay içiyordu ve bize de verilmesini söyledi.
Gazi bize talebimizi sorunca ben de teşekkülümüzün fakirliğinden, muhitin ilgisizliğinden sızlandım. Yaşadığımız piyango olayını anlatarak kendilerinden yardım talebinde bulundum.
Gazi Hazretleri Fuat Paşa’ya hitaben; “Bak Paşa, ben memleketteki her tarafı geziyorum. Birkaç şehrimiz istisna edilirse hiçbir yerde spor faaliyeti görmedim. Burada bu gençler kendilerinden böyle bir teşkilat kurmuşlar, çok memnun oldum. Bu gibi teşekkülleri korumamız lazım. Dinç bir kafa sağlam bir dimağ ancak güçlü bir vücut ister. Bunu da ancak ve ancak spor temin eder” dedi.
Ve arkasından Tevfik Bey’i çağırarak, “Maarif Vekiline spor teşekküllerine yardım için maarif bütçesine tahsisat koymalarını söylemiştim. Not ediniz, o tahsisattan bu teşekküle yardım yapsınlar” emrini verdi.
Biz teşekkür ederek elini öpüp ayrıldık. Bir müddet sonra Maarif Vekaleti Bütçesine konan 3 bin lira tahsisattan bize 300 lira geldi.
Bu para o zamanki alım gücüne göre çok yüksek bir paraydı.
Sonradan Şeyh Sait İsyanı oldu. Ben de yedek subay olarak isyanın bastırılmasına katıldım. Dönüşümde o zaman öğretmen olan Tarsus İlköğretim Müdürü Yahya’nın önderliğiyle Tarsus İdman Yurdu ‘nu kurduk”
MALZEME SORUNA PRATİK ÇÖZÜMLER
Kendileri ürettikleri bez toplarla futbol oynamaya devam Tarsuslu gençler büyük çabalar sonucu Halep’ten bir futbol topu getirtmişler ve futbol oyununu da oldukça ilerletmişler.
Mersinli gençlerle bir futbol maçı alırlar, Topları var ancak formaları yoktur.
Takım arkadaşları Şükrü Saip Borhan’ın kız kardeşinin iyi dikiş diktiğini öğrenirler. Muazzez Borhan’a giderler ve formalarını dikmelerini isterler. Muazzez hanım kabul eder. Dikiş sorunları bitmiş, iş kumaş ve renk seçimine kalmıştır. Takım arkadaşları Hacı Enez’in manifaturacı dükkanına giderler. 11 kişiye yetecek kumaşı sadece Sarı ve Lacivert renklerden bulabilirler. Muazzez hanım formaları bir gecede diker.
Maç bu günkü şehir parkının olduğu yerdir. Mahşeri bir seyirci kalabalığı vardır. Seyircilerin ortasına yerleştirilen bir koltuğa oturan dönemin belediye başkanı Hakkı Ramazanoğlu şeref konuğudur. Muazzez Borhan’ın bir gecede diktiği formayla gençler sahaya çıkarlar. Bu takım Tarsus’un ilk futbol takımıdır. İlk takım tertibi şöyledir: Cemil Ünlü (kaleci), Mustafa Veyis Ekener, Eftal, Süleyman Çavuşoğlu, Cehdi Yazıcı, Lütfi Oğuzcan (Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın babası), İlhami Saygı, Yahya Turhan, Ahmet Ramazanoğlu, Sabri Tamer, Şükrü Saip Borhan. Muhteşem bir şölen havasında maç oynanır.
VE TARSUS İDMAN YURDU RESMEN KURULUYOR
Takım oyuncularından Cehdi Yazıcı’nın babası Tarsus avukatlarından Hamdi Efendi’dir. Takım halinde Hamdi Efendi’ye giderler. Tarsus İdman Yurdu’nun tüzüğünü hazırlatırlar. Belediye Başkanı Hakkı Ramazanoğlu başkanları olur. Lütfi Oğuzcan ikinci başkandır. Mustafa Veyis Ekener idari işlerden sorumludur. Sporu seven belediye başkam ve kulüp başkanı Hakkı Ramazanoğlu o yılın parası ile belediyece 300 liraya icara verilen bugünkü Tarsus parkı arazisini modern bir futbol sahası yapılması için kulübe verir. Zemin müsait olmadığı için daha sonra saha bugünkü şehitler abidesinin olduğu yere taşınır. Artık Tarsus İdman Yurdu şehrin takımıdır.
Kulübün kuruluş evresine gelişini Faruk Sodan şu şekilde aktarıyor: “Takım kurma fikirlerini öğretmenlerine açan gençler, Tarih dersi öğretmenleri Muzaffer Bey ve okulun spor başkam Fransızca dersi öğretmeni Fevzi Bey himayesinde 9 Ekim 1923’te Tarsus İdman Yurdu Kulübünü kurarlar. Tarsus İdman Yurdu Kulübünün 1 nolu kurucu üyesi Şükrü Sait Borhan olur.”
Atatürk’ün Türkiye’ye yaptığı muhteşem eserlerden olan Tarsus İdman Yurdu’nun amatör lige düşmesiyle büyük önderin izlerinden birisi daha silinmiş oldu.
Kaynaklar.
1-) Atatürk Tarsus’ta Hikmet ÖZ 1997 – Tarsus Belediyesi Yayınlar; Sayfa 20-22
2-) Bir Hasbihal Bir Sohbet Lütfi Oğuzcan 1967 Kuvai Milliye Dergisi Sayfa 4-6
3-) Tarsus İdman Yurdu Resmi Tarihi
Yorum Yazın