YENİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SANCILI BAŞLADI
EĞİTİMEğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, 2023/24 eğitim öğretim yılının acil çözüm bekleyen sorunlarla açıldığına dikkat çekerek, “Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır” dedi.
MEHMET IŞIK- Yeni eğitim-öğretim yılı ile ilgili olarak Eğitim-Sen, Mersin’de Eğitimin Durum Raporunu açıkladı. Sendika binasındaki toplantıda raporu okuyan Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, 2023/’24 eğitim öğretim yılının Türkiye’de eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açıldığını söyledi. Eğitim emekçilerine, eğitimin tüm bileşenlerine ve öğrencilere yeni eğitim-öğretim yılında başarılar dileyerek açıklamasına başlayan Başkan Sümbül, “Özellikle son birkaç yıldır derinleşen ekonomik kriz soncunda artan fiyatlar okul masraflarını ciddi oranda arttırmış, çocuk okutan ailelerin bütçelerini derinden sarsmaya başlamıştır” sözlerini aktardı.
“KOŞULLAR ÇOK DA ZORLAŞMAKTADIR”
Türkiye’de eğitim sisteminin uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu savunan Başkan Sümbül, “Eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları bizzat iktidar ve MEB eliyle yapılan yasal düzenlemeler ve fiili dayatmalar eşliğinde sürdürülmektedir. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemektedir. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı, gıda fiyatlarının yükselmesi, kırtasiye ve katlanan okul fiyatları nedeniyle aileler, çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorlanmaktadır. Seçim sonrasında peş peşe gelen zamlarla birlikte veliler, çocuklarına günlük harçlık vermekte zorlanmanın yanı sıra beslenme çantalarını dahi dolduramama korkusu yaşamaktadır. Ayıca deprem bölgesinden gelen öğrencilerimiz için koşullar çok da zorlaşmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın öncelikli gündeminde ise öğrencilerin okul masrafları ve beslenme sorunları değil, İmam Hatip okullarını evrensel alternatif bir model olarak bütün insanlığın hizmetine sunmak, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda ‘manevi danışman’ sıfatıyla imam ve vaiz görevlendirilmesi gibi politika ve uygulamalar bulunmaktadır. İzmir, Eskişehir ve Tekirdağ’da başlayıp hızla ülke geneline yayılan bu proje ile zorunlu din dersleri yanında seçmeli bu tür dersler de zorunlu hale gelmektedir. ÇEDES projesi başta olmak üzere “Laik Eğitim, Laik yaşam ve Eşit Yurttaşlık” talebi ile bu uygulamalara itirazı olanlar 16 Eylül saat 17’de İzmir Gündoğdu meydanında bölge mitinginde buluşacaklar. Aynı gün ve aynı saatte ülkenin her yerinde (Mersin Özgür Çocuk Parkında) alanlara çıkarak tepkimizi ortaya koyacağız. Uygulamaların devam etmesi durumunda miting vb. eylemler Türkiye’nin her yerine yayılacaktır” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN EĞİTİM SİSTEMİ TAM BİR SORUN YUMAĞI HALİNE GELMİŞTİR
“Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir” diyen Başkan Sümbül, açıklamasının devamında şu görüşleri ileri sürdü: “Türkiye’de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, laik eğitime, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir. Türkiye, engellilerin eğitimi konusunda gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarla kıyaslandığında olması gereken düzeyin çok gerisindedir. Engellilerin eğitim alma ve meslek edinme taleplerini gerçekleştirme olanakları son derece sınırlıdır. Son yıllarda, sayıları hızla artan özel eğitim merkezlerinin denetimsiz uygulamaları nedeniyle engellilerin ve ailelerinin mağdur edildiğine ilişkin örnekler artmaktadır.
“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET”
Türkiye’de başta eğitim kurumları olmak üzere, genel ve yerel hizmetlerin planlanması ve yürütülmesi aşamalarında engelli yurttaşların koşulları ve ihtiyaçları dikkate alınmamaktadır. Engellilerin önemli bir bölümü kendi başına ihtiyaçlarını giderememekte, aile bireylerine bağlı ve bakıma muhtaç şekilde yaşamını sürdürmektedir. Türkiye’de okul çağında olup da özel eğitim alamayan çocuk sayısı hala çok yüksektir. Özel eğitim için gerekli bilgi, hizmet ve fiziksel çevre koşullarının özel eğitim kapsamında olan engelli çocuklar için yeterince ulaşılabilir hale getirilmemiş olması düşündürücüdür. Ataması yapılmayan binlerce öğretmen atama beklerken yüz binden fazla meslektaşımız ‘ücretli öğretmen’ olarak çalışmaya devam ediyor. Geriye kalan öğretmenlerin bir kısmı özel sektörde zor şartlarda çalışmaya mecbur kalırken önemli bir kısmı da mesleği dışında çalışmakta, iş aramakta veya iş bulamayıp hayatına son vermektedir. Oysa eğitim öğretimin yüz binlerce öğretmene daha ihtiyacı var ve bir an önce atamaları yapılmalıdır. Eğitim ortamında çalışan emekçiler baş, uzman, düz, sözleşmeli, ücretli, taşeron vb. adlarla ayrıştırılmakta ve rekabet ortamı ile binlerce işsize hedef haline getirilmektedir. Eşit işe eşit ücret mücadelemiz her zamankinden çok daha önemli bir hale gelmiştir. Ayrıca haksız hukuksuz yere işinden ekmeğinden edilen ihraç emekçiler bir an önce tüm hakları ile birlikte işlerine iade edilmeli ve bu hukuksuz uygulamalara yol açanlar hukuk karşısında hesap vermelidir. Bunun için sonuç alıncaya kadar mücadelemiz devam edecektir.”
İlginizi Çekebilir