© Tanık Haber

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel: ”Hamas, işgal altındaki topraklarını savunan bir direniş hareketidir”

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, "Filistinliler Filistin topraklarının sömürgeleştirilmesi ve ilhak edilmesi politikalarına karşı zorla ellerinden alınmaya çalışılan kendi öz vatanlarını korumaktadır. Hamas, ’işgal altındaki topraklarını savunan bir direniş hareketi’dir. İsrail devleti ve yetkilileri tarafından işlenen insanlığa karşı suçların, İsrail’in ’devlet politikası uyarınca’ Filistinli sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olarak işlendiği vurgulanmakla kalmayıp bu suçların hâlâ işlendiği açıkça ortaya konmaktadır" dedi.


TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah karayel ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Yüksel, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılık makamının dün, yani 20 Mayıs’ta çok önemli bir kararı ilân ettiğini ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama tedbiri talep ettiğini açıkladığını hatırlatarak, "İsrail’in Filistin’e yönelik 75 yıllık ’apartheid’, 56 yıllık işgal ve 16 yıllık abluka politikaları, başlangıcından bu yana Filistin topraklarının Türkiye’den bir grup hukukçu olarak UCM Savcılığına 23 Kasım 2023’te İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında savaş suçu, insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçları işleyen şüphelilerin cezalandırılması için talebimizi iletmiştik. Talep ve hedeflerimizden birisi de soruşturmanın hız kazanması ve gerekli tedbirlerin tam da şu an Savcılık makamının talep ettiği üzere ivedi bir şekilde alınmasıydı. Bu sebeple UCM Savcılığının bu girişimini İsrail tarafından katledilen, yerlerinden edilen soykırıma maruz bırakılan Filistin halkının haklarının teslimi için gecikmiş bir adım olmakla birlikte, olumlu karşılıyoruz, zira İsrail’in 227 gündür yürüttüğü soykırımda toplam 35 bin 562 Filistinli kardeşimiz şehit edilmiş 80 binin üzerinde kardeşimiz yaralanmıştır. UCM Savcılığı açıkça İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın en az 8 Ekim 2023 tarihinden itibaren Filistin Devleti topraklarında (Gazze Şeridi’nde) savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına dair makul gerekçeler bulunduğunu ortaya koymuştur" ifadelerini kullandı.



"Filistinliler Filistin topraklarının sömürgeleştirilmesi ve ilhak edilmesi politikalarına karşı zorla ellerinden alınmaya çalışılan kendi öz vatanlarını korumaktadır"


Yüksel, Roma Statüsü’nün 25 ve 28. maddeleri uyarınca en çok sorumluluğu olan Netanyahu ve Gallant hem “suçun bizzat iştirak etmek suretiyle faili” sıfatıyla hem de “üst” olarak “astlarına” suç işlemeye teşvik etme ve talimat vermekle suçlandığını belirterek, “UCM Savcılığı Ofisi, İsrailli üst düzey yöneticilere ilaveten; İsrail ile Filistin arasındaki uluslararası silahlı çatışma ve buna paralel olarak İsrail ile Hamas arasındaki uluslararası olmayan silahlı çatışma bağlamında bazı Hamas yetkililerin de Roma Statüsü’nü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Buna göre; Yahya Sinwar (Gazze Şeridi’ndeki İslami Direniş Hareketi’nin Başkanı), Muhammed Diab İbrahim Al-Masri daha yaygın olarak bilinen ismiyle, DEIF (El-Kassam Tugayları olarak bilinen Hamas’ın askeri kanadının Başkomutanı) ve İsmail Haniyeh (Hamas Siyasi Bürosu Başkanı) hakkında da tutuklama müzekkeresi düzenlenmesi talep edilmiştir. Lakin unutulmamalıdır ki, Filistinliler Filistin topraklarının sömürgeleştirilmesi ve ilhak edilmesi politikalarına karşı zorla ellerinden alınmaya çalışılan kendi öz vatanlarını korumaktadır. Hamas ’işgal altındaki topraklarını savunan bir direniş hareketi’dir. İsrail devleti ve yetkilileri tarafından işlenen insanlığa karşı suçların, İsrail’in ’devlet politikası uyarınca’ Filistinli sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olarak işlendiği vurgulanmakla kalmayıp bu suçların hâlâ işlendiği açıkça ortaya konmaktadır” dedi.


Yüksel, şöyle konuştu:


"UCM Savcılığı, tüm bu iddiaları Filistin’deki vahşete rağmen hayatta kalanlar ve görgü tanıklarıyla yapılan görüşmeler, teyitlenmiş video, fotoğraf ve ses materyalleri, uydu görüntüleri ve fail olduğu iddia edilen grubun ifadeleri de dahil olmak üzere toplanan kanıtlarla desteklemiştir. Tüm bu deliller İsrail’in, ülkenin her yerindeki sivil nüfusu kasıtlı ve sistematik olarak insanın hayatta kalması için vazgeçilmez ihtiyaçlardan mahrum bıraktığını göstermektedir. UCM Savcısı Khan’ın önemle belirttiği üzere, 8 Ekim 2023’ten itibaren Refah, Kerem Şalom ve Erez olmak üzere üç sınır geçiş noktasının uzun süreler boyunca tamamen kapatılmasını içeren Gazze kuşatması, ardından da gıda ve ilaç dahil olmak üzere gerekli malzemelerin yeniden açıldıktan sonra sınır kapılarından sevkinin keyfi olarak kısıtlanması başlı başına bir suçtur. 9 Ekim 2023’ten başlayarak uzun bir süre boyunca İsrail’den Gazze’nin ana temiz su kaynağı olan Gazze’ye giden sınır ötesi su boru hatlarının kesilmesi ve en az 8 Ekim 2023’ten bugüne kadar elektrik arzının kesilmesi ve engellenmesi bir suçtur. Yemek için sıraya girenler de dahil olmak üzere sivillere yönelik diğer saldırılar bir suçtur. İnsani yardım kuruluşlarının yardım dağıtımını engellemesi ve yardım görevlilerine yönelik saldırılar ve hatta öldürmeler bir suçtur."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER