© Tanık Haber

KESK’Lİ KADINLARDAN İMZA KAMPANYASI

KESK Mersin Kadın Meclisi üyeleri; yoksulluğa, zamlara, ekonomik şiddete karşı imza kampanyası başlatarak toplu görüşmelerde yer almak içinde stant çalışması yaptı.

MEHMET IŞIK - Mersin’de, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Meclisi üyeleri, ardı ardına yapılan zamları protesto ederek önümüzdeki günlerde yapılacak Toplu İş Sözleşmesi’nde (TİS) taleplerinin kabul edilmesi için imza kampanyası başlattı. Pozcu’da bir banka önünde stant kuran kadınlara destek veren KESK Mersin Şubeler Platformu Sözcüsü Mahmut Sümbül, “Biz çalışanlar ve emekliler olarak zamlarla ve yoksullukla mücadele etmeye çalışıyoruz. Karın güneş karşısında erimesi gibi maaşlarımız her geçen gün eriyor. Biz kamu çalışanları, alanlarda sizlerin sesi olmaya çalışıyoruz. 1 Ağustos’ta başlayacak toplu sözleşme süreci ile diğer taleplerimiz  yanında çalışanların ve emeklilerin insanca yaşa bir ücret için mücadele etmeye çalışıyoruz, Bunun için hafta başından beri açıklamalarla ve imza kampanyalarıyla sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” diyerek yurttaşlara seslendi.

“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET KAZANIMINI YOK SAYAN UYGULAMALAR SÜRÜYOR”

KESK Mersin Kadın Meclisi Dönem Sözcüsü Duygu Taner ise AKP iktidarının talan ve yıkım politikalarını hız kesmeden sürdürdüğünü ileri sürerek, “AKP-MHP iktidar bloğu ekoloji düşmanı anlayışıyla yaşamdan değil, yok etmekten ve savaştan yana politikalarına ayırdığı bütçeyi büyütürken, sermayeden yana düzenlemelerine her gün bir yenisini ekliyor.  Kamu kurumları kapatılıyor, henüz açıktan özelleştirilmemiş kurumlarda da güvencesiz ve parçalı istihdamla bir dönüşüme yol yapılıyor. Yarı zamanlı, esnek, sözleşmeli, ücretli ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırıldığı, hali hazırda değersiz görülen emeği performansa indirgeyen bu dönüşüm güvencesizliği de beraberinde getiriyor. Eşit işe eşit ücret kazanımını yok sayan uygulamalar sürüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği koşullarda kadınlar, bu süreçlerden en çok zarar görenler oluyor” dedi.  

“MÜCADELEMİZİ BİRLİKTE YÜKSELTMEYE ÇAĞIRIYORUZ”

“Bir yanda artan kadın işsizliği, parçalı istihdamın örgütlülüğün önüne koyduğu engel, diğer yanda İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan, 6284’ü rafa kaldırmanın telaşına düşen tek adam rejimi var olan eşitsizlikleri daha da büyütüyor” görüşlerini savunan Taner, şöyle devam etti: “Kurulduğu ilk günden bu yana çalışma yaşamında eşitlik ve adalet mücadelesinin ancak ülkenin demokratikleşmesiyle mümkün olduğunu savunan KESK’li kadınlar olarak, tüm kamu emekçisi kadınları bu yıl yedincisi gerçekleşecek toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerimizi birlikte yükseltmeye ve haklarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.  1 Ağustos 2023’te başlayacak 2024-2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem TİS görüşmelerinde bizi bekleyen masanın geçen altı dönem olduğu gibi her yönüyle antidemokratik, kadını yok sayan, sadece yüzdelik maaş artışının tartışıldığı bir masa olacağı açıktır.  Erkeklik dışında oluşları yok sayan bu manzarada gerçekleşecek TİS’te söz yandaş konfederasyonda olduğundan kadın taleplerinin masaya gelmeyeceği geçmiş TİS görüşmelerinden de anlaşılacağı üzere nettir.  Buna karşılık biz KESK’li kadınlar altı dönemdir yaptığımız gibi yaşamlarımıza, emeğimize, kimliğimize sahip çıkmayı sürdürerek, kadın temsilinin olduğu, kadın taleplerinin ayrı başlıkta görüşüldüğü bir masanın kurulması konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Sizleri de taleplerimize sahip çıkmaya KESK’te örgütlenmeye, yıllardır yılmadan sürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.   KESK’li kadınlar olarak; kamu çalışanlarının neredeyse yarısı kadınken, kadınların işyerinde karşı karşıya kaldığı sorunların erkeklerden oluşan bir masada değil, kadınların da temsil edildiği bir masada konuşulmasının, görüşmelerin kadınların temsiline olanak sağlayacak bir biçimde gerçekleştirilmesinin mücadelesini veriyoruz.  Kadın taleplerinin ayrı bir başlık ve gündemle görüşüldüğü; mutabakat metninde de ayrı bir başlık altında toplandığı, grevli, gerçek bir TİS istiyoruz.  Çalışma koşullarımızı iyileştirecek olanın İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, 6284 Sayılı Kanun’u mevzuattan çıkarmaya çalışarak hayatlarımıza kastedenlerin ve onların sözcülerinin hakkımızda vereceği hükümden değil, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamada kalmasından, kadını, çocukları ve LGBTİ+’ları erkek şiddetinden koruyacak kanunlar yapılmasından ve 6284 Sayılı Kanun’un korunmasından geçtiğini biliyoruz. Bu nedenle ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de 6284 sayılı kanundan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha yineliyoruz.  İşyerinde, evlerimizde, işe gelip giderken, iş başvurularında erkek şiddeti ve tacize maruz kalmayı, şiddete maruz kaldığımızda başvuracağımız organların bulunmamasını kabul etmiyoruz. Çalışma yaşamında her türlü şiddet ve taciz yasaklansın, şiddete karşı etkin mekanizmalar geliştirilsin istiyoruz!  Mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesini istiyoruz! Kamuda çalışan erkek emekçilerin kadınlara ve çocuklara dönük şiddet uyguladığının tespiti durumunda, olayın işyerinde geçip geçmemesine bakılmaksızın, adli soruşturmanın yanında etkin idari soruşturmanın da yürütülmesini istiyoruz! Çalışma yaşamında şiddet ve tacize doğrudan odaklanan ilk uluslararası belge olma niteliği taşıyan, çalışma yaşamındaki şiddet ve tacizi önlemeye katkı sunacak 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını, sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz!  Uluslararası standartlarda, nitelikli sığınma evleri açılmasını, trans kadınlar da dahil olmak tüm kadınların sığınma evlerine erişebilmesinin sağlanmasını istiyoruz!  Kadınların kendilerini güvende hissettiği, eşitlik ve adaletin hâkim olduğu bir çalışma ortamının mümkün olduğunu biliyoruz. İşyerlerimizin istediğimiz gibi olması için hem toplumun genelinde hem de iş yerlerimizde kadınların, LGBTİ+’ların yaşadığı sorunlara farkındalık oluşturulmasına yönelik çalışmalar olsun, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda meslek içi eğitimler düzenlensin diyoruz!  Kamu kurumlarının tümünde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldıracak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlayacak cinsiyet eşitliği politikaları benimsensin ve hayata geçirilsin diyoruz!  Bizler kadın mücadelesinin en önemli günlerinden olan, taleplerimizi tüm kadınlar bir araya gelerek dile getirdiğimiz 8 Mart’ın Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’nün iş günü değil; ücretli izin günü sayılmasını istiyoruz!  Esnek, sözleşmeli ve taşeron gibi güvencesiz çalışma biçimlerinin çalışma yaşamında adaletin sağlanmasını, örgütlenme özgürlüğünü ve eşit işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesini engellediğini görüyoruz,  Tüm Kamu Emekçisi Kadınları Taleplerimizi Yükseltmeye Ve Bu Sistemi Değiştirmeye Çağırıyoruz!  Tüm kamu emekçisi kadınları da bizimle bu yolda yürümeye davet ediyoruz.  Haklar yasalardan öne gelir! Grevli TİS Hakkı, Demokratik Bir Çalışma Yaşamı Mücadelemiz Sürüyor, Sürecek! Emeğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkalım! Örgütlenelim, Direnelim ve Değiştirelim! Sesimizi, Sözümüzü ve İtirazlarımızı Birlikte Büyütelim!” Açıklamanın ardından KESK’li kadınlar imza toplamaya başladı.  

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER