© Tanık Haber

GEÇMİŞ DÖNEMLERDEN DERS ALINMADI!

TMMOB Mersin İl Koordinasyon Kurulu: “Deprem sonrasında arama kurtarma, yardım, temel ihtiyaç ve barınma ihtiyaçları faaliyetlerinde yaşanan zafiyetler, geçmiş depremlerden bugüne herhangi bir yol kat edilmediğini ve geçmiş depremlerden ders alınmadığını göstermiştir.”

Asrın Felaketi olarak nitelendirilen ve ülkemizi yasa boğan depremlerin 1. yıldönümü dolayısıyla TMMOB (Türk Mimar ve Mühendisleri Odaları Birliği) açıklama yaptı.

İlk olarak, depremde hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı ve sabır dileklerinin iletildiği açıklamada, resmi açıklamalara göre 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirdiği, 39 bin 441 binanın yıkıldığı ve 271 bin 892 binanın da kullanılamaz hale geldiği belirtildi. Ancak, 6 Şubat depremlerinde ne kadar can kaybı yaşandığı, kaç kişinin kayıp olduğu ve kaç vatandaşın engelli hale geldiği gibi konuların hala belirsizliğini koruduğu vurgulandı. Açıklamada, “6 Şubat depremleri, bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır. Ülkemizde milat olarak kabul edilen Marmara depremlerinden buyana geçen 24 yıllık zaman diliminde atılan adımlar, yapılması gerekenlerin yanında son derece zayıf kalmıştır. Son yıllarda Elazığ ve İzmir’de meydana gelen göreli olarak sınırlı depremlerde bile ortaya çıkan yıkımın boyutları adeta birer uyarı niteliğinde olmasına rağmen depreme hazırlık konusunda zafiyetler görmezden gelinmiş, sonuçta Şubat 2023 Depremlerinin büyüklüğü bahane edilerek yüzbinlerce konutun yıkımı veya ağır hasarlı hale gelmesi ilahi takdirle izah edilmiştir” denildi.

 

“GEÇMİŞ DEPREMLERDEN DERS ALINMADI”

“Deprem sonrasında arama kurtarma, yardım, temel ihtiyaç ve barınma ihtiyaçları faaliyetlerinde yaşanan zafiyetler, geçmiş depremlerden bugüne herhangi bir yol kat edilmediğini göstermiştir” ifadeleriyle devam eden açıklamada şunlar kaydedildi: “Hem merkezi idare, hem de yerel yönetimler, Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanmış afet riski azaltma planlarını uygulamamıştır. Afet oluştuğunda da afet yönetimi konusunda sınıfta kalınmıştır. Afet sonrası arama-kurtarma, yardım ulaştırma, beslenme ve acil barınma ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarında kamu gücünün sınıfta kaldığı, geçmiş depremlerden ders alınmadığı tüm kamuoyunun malumudur. Afet Yönetimi, afet olduktan sonra arama-kurtarma vb. çalışmalar değildir. Afet sonrası yapılan ilk çalışmalar acil müdahale ve ön iyileştirme çalışmalarıdır. Türkiye’de afet alanında yapılan acil müdahale çalışmalarının “Afet Yönetimi” sanılması büyük bir yanılgıdır. Ayrıca Türkiye için Afet Yönetimi ciddi bir sürdürülebilir kalkınma problemidir; asla ve sadece arama ve kurtarma çalışmaları değildir. Afet Risk Azaltma çalışmaları yeterince yapılmadan ‘Afet Kriz Yönetimi’nde başarılı olmak asla mümkün değildir. Yurttaşlarımızın dayanışma bilinci ve gönüllü çalışmalarının büyük katkısıyla depremin ilk elden yaralarının sarılması konusunda eksiklikler giderilmeye çalışılmış olsa da afete müdahalenin devamındaki aşamalarında da kriz yönetilememiştir.

Enkaz kaldırma çalışmalarının devam ettiği süreçte, yüz binlerce konutun inşası yapıldığı, 1 yılda tamamlanacağı ilan edilmiş ancak maalesef bu bir yıl içinde tamamlanması öngörülen konutların yalnızca %18 ‘i tamamlanabilmiş durumdadır.

 

1 yılın ardından depremden en fazla zarar gören illerimize baktığımızda aradan geçen onca zamana rağmen temel sorunların dahi henüz giderilememiş olduğu görülmektedir.”

 

 

İZLENECEK YOLLAR PAYLAŞILDI

 

TMMOB Mersin İl Koordinasyon Kurulu'nun açıklamasına göre, 6 Şubat sonrası kentlerinde gerçekleşen depremlerin etkilerini ve deprem süreciyle ilgili yapılması gerekenleri içeren bir rapor hazırlandığı belirtilmektedir. Ancak, kamu binalarıyla ilgili belirsizliklerin devam ettiği ve vatandaş mülkiyetindeki yapı stoğuna dair herhangi bir çalışma yapılmadığı ifade edilmektedir. Özellikle kamu yapılarına ait envanter çalışmalarının başladığı ancak bu konuda kamuoyuna yeterli bilgi verilmediği vurgulanmaktadır. Açıklamada, yaşanan felaketlerin tekrar yaşanmaması için ranta dayalı, piyasacı ve kamusal denetimi hiçe sayan politikaların terk edilmesi gerektiği vurgulandı. İzlenecek yolun açık olduğu ifade edilerek açıklamada şu önemli maddeler dile getirildi: “İzlenecek yol çok açık ve nettir; 1-Özellikle son 20 yıl içerisinde başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. 2- Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Yani siyasi kadroların ihtiyaç duyduğu ve kendi dönemlerinde yapıp bitirebilecekleri gösterişli yapılar/faaliyetler olma özelliğine sahip değildir. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır. 3- Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta, bunun sonucunda da imar afları gündem haline getirilmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. Sermaye gruplarının ve ‘güçlü’ kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel düzenlemelerle kuralsızlığın hukukileştirmeye çalışılması, toplumun geneline emsal teşkil etmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. 4- İmar planları doğayı ve toplumsal yaşamı etkileyen, şekillendiren bütüncül planlardır. Afet risk haritaları, mikro bölgeleme çalışmaları, büyüme projeksiyonları, ulaşım ve alt yapı planları gibi alt çalışmalar üzerine şekillenen bilimsel ve teknik içerikli çok yönlü çok bileşenli çalışmalardır. Bu kriterlere göre hazırlanmayan veya özel uygulamalarla sürekli delinen/değiştirilen planlar, sağlıklı yapılaşmanın önceli olan sağlıklı kentleşmeyi olumsuz etkilemektedir. İmar planlarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve sürdürülmesi nitelikli katılımcılıkla mümkündür. -İster yeni alanlar üzerinde yapılan çalışmalar, ister mevcut planlar üzerindeki tadilatlar olsun her türlü imar çalışması şeffaf, katılımcı ve tekniğine uygun olmak zorundadır. -Tarımsal ve riskli alanların yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı, sorunlu, zayıf zeminlerde yüksek katlı konut ve benzeri yapılar için yapı izni verilmemelidir. İstisnai durumlarda kural ve kriterler titizlikle belirlenmeli ve denetlenmelidir. -Özellikle çok katlı konut yapılarında yapısal düzensizlik yaratan uygulamalara son verilmelidir. 5- Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür. Tekrar hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını ilk günkü gibi yüreğimizde hissederek, başsağlığı, sabır ve dayanışma dileklerimizi iletiyoruz. Aynı ihmaller nedeniyle bir daha aynı acıları yaşamamak için kaybedecek tek bir günümüzün bile olmadığını hatırlatıyoruz.”

 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER