Büyük Menderes, ciddi kuraklıklarla karşı karşıya
ÇEVREAYDIN (İHA) - AYDIN VE EGE BÖLGESİ TARIM ARAZİLERİNİN EN BÜYÜK SU KAYNAĞI OLAN, SADECE SU DEĞİL ÜRETİCİLERİN DE ÜMİDİNİ TAŞIYAN BÜYÜK MENDERES NEHRİ'NİN GELECEKTE CİDDİ KURAKLIKLARLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞINI İFADE EDEN YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BAŞKANI DOÇ. DR. MİR JAFAR SADEGH SAFARİ, GELECEKTE KURAKLIKLARIN HEM UZUNLUK HEM DE ŞİDDET AÇISINDAN ARTACAĞINI SÖYLEDİ.
Aydın ve Ege Bölgesi tarım arazilerinin en büyük su kaynağı olan, sadece su değil üreticilerin de ümidini taşıyan Büyük Menderes Nehri’nin gelecekte ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kalacağını ifade eden Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, gelecekte kuraklıkların hem uzunluk hem de şiddet açısından artacağını söyledi.
Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinden başlayarak sırasıyla, Uşak, Denizli ve Aydın’dan geçen ve Ege Denizi’ne dökülen Büyük Menderes Nehri yağışların az olması nedeniyle bu yıl kurak yıllarından birini yaşadı. Aydın tarımının can damarlarından olan 584 kilometre uzunluğundaki nehirdeki kuraklık tehlikesi üreticileri endişelendirirken, Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, Bilimsel Araştırma Projesi ile Ege Bölgesi’nin 1940 yılından 2100 yılına kadar olan kuraklık durumunu inceledi. Türkiye’nin Ege Bölgesi için yapılan 160 yıllık veri ve tahminleri içeren bu kuraklık haritası, gelecekte bu bölgenin daha şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalabileceğini ortaya koydu. Alanında saygın bilim insanlarını bir araya getiren araştırmanın çalışma alanı ve uygulanan metotları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Safari; "Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzaları, Türkiye’nin batısında yer alan ve Ege Bölgesi olarak bilinen önemli tarımsal ve endüstriyel alanları kapsar. Araştırmamızın çalışma alanı buralar oldu. Bu havzalar, Türkiye’nin yüzey alanının önemli bir kısmını kaplamakta ve iklim değişikliğine karşı savunmasızdır. Çalışmada, dört farklı Genel Dolaşım Modeli (GCM) ve iki emisyon senaryosu kullanılarak, 2099 yıllına kadar kuraklık projeksiyonları oluşturuldu" dedi.
Araştırmanın Ege Bölgesi’nde gelecekte kuraklıkların hem uzunluk hem de şiddet açısından artacağını gösterdiğini aktaran Doç. Dr. Safari; "2100 yılına kadar sırasıyla 250, 220 ve 220 kurak ay yaşanacak. Bu, bölgenin uzun ve şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Daha iyimser bir senaryoda da, bölgedeki birçok istasyon için 150’den fazla kurak ay yaşanacak. Ayrıca araştırma, Ege Bölgesi’ndeki kuraklık dağılımının coğrafi olarak da değişkenlik göstereceğini ortaya koymaktadır. Örneğin, Büyük Menderes Havzası yüksek rakımlı alanları içermesine rağmen, bu bölgeler bile gelecekte ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kalacak. Küçük Menderes Havzası, kıyıya yakın bir bölge olsa da, uzun kurak dönemler yaşayacak. Hem yüksek hem de alçak rakımlı alanları içeren Gediz Havzası’nda da ciddi kuraklık riskleri söz konusu” şeklinde konuştu.
"Kuraklık, bazı önlemleri gerekli kılıyor"
Kuraklığın Ege Bölgesi’ndeki tarımsal ve endüstriyel faaliyetleri de olumsuz etkileyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Safari, önlem alınması gerektiğine dikkat çekerek "Artan kuraklık riski bazı önlemleri de gerekli kılıyor. Bölgedeki su yönetimi ve tarımsal planlama stratejilerinin, bu riskleri minimize edecek şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Araştırma sonucunda elde edilen bu bulguların karar vericiler ve ilgili kuruluşlar tarafından kullanılarak, bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Araştırma ayrıca, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yerel düzeyde ciddi sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Küresel ısınma ve sera gazı salınımlarının azaltılması yönünde daha güçlü ve etkin önlemlerin alınması gerektiği açıktır. Ege Bölgesi gibi iklim değişikliğine karşı savunmasız bölgelerde, adaptasyon ve mitigasyon (zararı hafifletme) stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanması hayati önem taşımaktadır. Bu önemli çalışma, Ege Bölgesi’nin gelecekteki kuraklık risklerini anlamak ve yönetmek için kritik bilgiler sunmakta ve daha geniş bir iklim değişikliği ile mücadele çabalarının parçası olarak değerlendirilmektedir" dedi.
İlginizi Çekebilir